Kabr azâbı, kabrin ölüyü sıkması, kabrde Münker ve Nekîr denilen iki meleğin süâl sorması, kıyâmetde herşeyin yok olacağı, göklerin yarılacağı, yıldızların yollarından çıkıp dağılacakları, küre-i Erdın, dağların parçalanması ve herkesin mezârdan çıkması, mahşer yerine toplanması, ya’nî rûhların cesedlere gelmesi, kıyâmet gününün zelzelesi, o günün dehşeti, korkusu ve kıyâmetde süâl ve hesâb ve dünyâda yapılmış olan şeylere orada, ellerin, ayakların ve her a’zânın şehâdet etmesi ve iyilik ve kötülük defterlerinin uçarak sağ veyâ sol tarafdan verilmesi ve iyiliklerin ve günâhların, oraya mahsûs bir terâzîde dartılması hakdır, doğrudur. Orada sevâbı ağır gelen, Cehennemden kurtulacak, az gelen, ziyân edecekdir. Oradaki terâzî, bilinmiyen bir terâzî olup, ağır ve hafîf gelmesi dünyâ terâzîsinin aksinedir. Yukarı çıkan kefe ağırdır, aşağı inen hafîfdir. [Orada yer çekimi kuvveti yokdur.]
Orada önce Peygamberler “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”, sonra sâlih kullar ya’nî Evliyâ-i kirâm “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz”, Allahü teâlânın izni ile, günâhı çok olan mü’minlere şefâ’at edecekdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Ümmetimden büyük günâhları olanlara şefâ’at edeceğim). Cehennemin üzerinde sırât köprüsü vardır. Mü’minler, bu köprüden geçip, Cennete gidecekdir. Kâfirlerin ayakları kayarak, Cehenneme düşeceklerdir.
[Sırât köprüsü deyince, bildiğimiz köprüler gibi sanmamalıdır. Nitekim, sınıf geçmek için, imtihân köprüsünden geçilir diyoruz. Her talebe imtihân köprüsünden geçer. Hepsi buradan geçdiği için köprü diyoruz. Hâlbuki, imtihânın, köprüye benziyen hiçbir tarafı yokdur. İmtihân köprüsünden geçenler olduğu gibi, geçemeyip, yuvarlananlar da olur. Fekat bu, köprüden denize yuvarlanmağa benzemez. İmtihân köprüsünün nasıl olduğunu, buradan geçenler bilir. Sırât köprüsünden de herkes geçecek, ba’zıları da geçemeyip Cehenneme yuvarlanacakdır. Fekat, bu köprü ve buradan geçmek ve Cehenneme düşmek, dünyâ köprüleri gibi ve imtihân köprüsü gibi değildir. Bunlara hiç benzemez.]
Mü’minlere mükâfât ve ni’met için hâzırlanmış olan Cennet ve kâfirlere azâb için hâzırlanmış olan Cehennem [şimdi] vardır. Her ikisini de, Allahü teâlâ, yokdan var etmişdir. [Kıyâmetde herşey yok edilip, tekrâr yaratıldıkdan sonra] ebedî olarak varlıkda kalacaklar, hiç yok olmıyacaklardır. Süâl ve hesâbdan sonra, mü’minler Cennete girince, burada sonsuz kalacaklar, Cennetden hiç çıkmıyacaklardır. Bunun gibi, kâfirler de, Cehenneme girince, Cehennemde sonsuz kalacaklar, ebedî olarak azâb çekeceklerdir. Bunların azâblarının azaltılması câiz değildir. [İbni Teymiyye, kâfirlerin Cehennemde sonsuz kalacaklarını inkâr etmekdedir.] (Onların azâbları hafîfletilmiyecek, onlara hiç yardım olunmıyacakdır) meâlindeki âyet-i kerîme meşhûrdur. Kalbinde zerre kadar îmânı bulunanı, günâhlarının çokluğu sebebi ile Cehenneme soksalar da, günâhları kadar azâb edip, sonunda, Cehennemden çıkarılır ve onun yüzünü siyâh yapmazlar. Kâfirlerin yüzleri ise, siyâh yapılır. Mü’minleri Cehennemde zincirlere bağlamazlar. Boyunlarına tasma takmazlar. Böylece kalblerindeki zerre îmânın hurmeti, kıymeti belli olur. Kâfirleri ise, kelepçe ve zincirlere bağlarlar.
Melekler, Allahü teâlânın kıymetli kullarıdır. Allahü teâlânın emrlerine ısyân etmeleri câiz değildir. Emr olunduklarını yaparlar. Evlenmeleri yokdur. Doğurmazlar, çoğalmazlar. Allahü teâlâ, bunlardan ba’zılarını peygamber olarak seçmişdir. [Diğer meleklere] Vahy [haber] götürmek vazîfesi ile şereflendirmişdir. Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmat” kitâblarını ve sahîfelerini getiren bunlardır. [Meselâ En’âm sûresini Cebrâîl “aleyhisselâm” ile birlikde yetmişbin melek getirmişdir.] Bunlar hatâ etmez, unutmaz. Hîle yapmaz, aldatmazlar. Bunların Allahü teâlâdan getirdikleri hep doğrudur. Şübheli, ihtimâlli değildir. Melekler, Allahü teâlânın azameti, celâli, büyüklüğünden korkudadır. Kendilerine verilen emrleri yapmakdan başka işleri yokdur.
ÎMÂN: Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarında yazılı olan, Peygamberimizden “sallallahü aleyhi ve sellem” gelen haberlere inanmak ve inandığını söylemek demekdir.