kırâet

 1. Ağız ile okumak. Kendi kulakları işitecek kadar sesli okumağa hafif kırâet, yanındakilerin işiteceği kadar sesli okumağa cehrî (sesli) kırâet denir.

Ümmetimin ibâdetinin en fazîletlisi Kur’ân-ı kerîm kırâetidir. (Hadîs-i şerîf-el-İtkân)
 Evlerinizi namaz ve Kur’ân-ı kerîm kırâetiyle süsleyiniz. (Hadîs-i şerîf-Câmi-us-Sagîr)
 Kur’ân’dan size kolay geleni okuyunuz” meâlindeki Müzemmil sûresinin yirminci âyet-i kerîmesi, kırâetin namazda farz olduğunu bildirmektedir. (Kurtubî, Cessâs)
 Peygamber efendimiz: “Kalbler demirin paslandığı gibi paslanır” buyurduğunda Ashâb-ı kirâm; “Onun cilâsı nedir?” dediler. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Onun cilâsı, Kur’ân-ı kerîm kırâeti ve ölümü hatırlamaktır…” (Hadîs-i şerîf-Kavlül Müfîd)
 2. Namazın içindeki farzlardan biri.
 Namazda; sünnetlerin ve vitrin her rek’atinde ve yalnız kılarken farzların ilk iki rek’atinde ayakta Kur’ân-ı kerîmden bir âyet kırâet etmek farzdır. Kısa sûre okumak daha sevâbdır. Kırâet olarak buralarda Fâtiha sûresini okumak ve sünnetlerin ve vitir namazının her rek’atinde ve farzların ilk iki rek’atinde Fâtiha’dan başka bir de sûre veya üç âyet kırâeti vâcibdir. (İbn-i Âbidîn)
 Namazda, Kur’ân-ı kerîmin tercümesini kırâet câiz değildir. (İbn-i Âbidîn)
« Lügât'a Git