müşâvere

Aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören kimseler ile bir konu üzerinde konuşma, görüşme, danışma, meşveret etme, görüşüne baş vurma. (Bkz. Meşveret)
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
… (Ey Resûlüm!) Eshâbın ile müşâvere et. Onlara danış. (Âl-i İmrân sûresi: 159)
İslâm halîfelerinin hepsinin müşâvirleri (her işte danışacakları kimseler), meclisleri, ilim adamları vardı. Müşâvere etmeden bir şey yapmazlardı. (Muhammed Hâdimî)
Müşâvere yapılacak kişide şu beş şart bulunmalıdır: 1) Akıllı ve tecrübeli olmalıdır. 2) Dindar ve takvâ sâhibi (Allahü teâlâdan korkarak haramlardan kaçan olmalıdır. 3) Nasîhat eden bir dost olmalıdır. 4) Zihnini meşgul eden bir sıkıntısı olmamalıdır. 5) Kendisine danışılacak işte onu ilgilendiren bir maksâdı ve onu etkileyecek bir arzu ve menfeat olmamalıdır. (Mâverdî)
Müslümanlığın çok mantıkî oluşu ve sâdeliği, câmilerin insanı kendine çeken câzibesi, bu dîne mensûb olanların dinlerine büyük bir ciddiyet ve muhabbet ile bağlanmaları, işlerde müşâvere edip, insanlara dâimâ merhamet ve şefkat ile muâmelede bulunmaları, yoksullara yardım etmeleri ilk defâ olarak kadınlara da mal sâhibi olma hakkını vermeleri gibi pekçok şeyler, o zamâna göre yapılan en muazzam medenî inkılablar benim üzerimde çok büyük te’sirler yaptı. (Donald Rockwell)
« Lügât'a Git