İbni Hümâmın (Tahrîr) kitâbında, telfîkın sahîh olduğunu gösteren bir yazı yokdur. Muhammed Bağdâdî ve İmâm-ı Münâvî, İbni Hümâmın (Feth-ul-kadîr)kitâbında, (İctihâd ve burhân ile, başka mezhebe nakl etmek günâhdır. Böyle kimse ta’zîr olunur. İctihâd ve burhân olmadan nakl ise dahâ fenâdır. Nakl, işlerini, ibâdetlerini başka mezhebe göre yapmakdır. Nakl etdim demekle olmaz. Buna va’d denir. Nakl denmez. Böyle söz vermekle, o mezhebe tâbi’ olması vâcib olmaz. (Bilmediğinizi bilenlerden sorunuz!) âyet-i kerîmesi, âlim olduğu bilinen [çok zan olunan] kimseden hükm istemeği emr etmekdedir. Âlimlerin, mezheb değişdirmeği yasak etmeleri, mezheblerin kolaylıklarını toplamağı önlemek içindir. Âlimlerin çoğuna göre, her müslimân, başka başka işlerinde, kendine kolay gelen ictihâda uyabilir) dediğini bildirdiler. Bir câhil, İbni Hümâmın (Her müslimân, her işinde, kendine kolay gelen ictihâda uyabilir) sözü, telfîkın sahîh olduğunu gösteriyor derse, bu anlayışı yanlışdır. Çünki o söz, bir işin hepsini bir mezhebe göre yapmağı gösteriyor. Bir işi çeşidli mezheblere uyarak yapmağı göstermiyor. Bunu anlıyamıyan mezhebsizler ve dinde reformcular, İbni Hümâmı kendilerine yalancı şâhidi gösteriyorlar. Hâlbuki İbni Hümâm, (Tahrîr)kitâbında, telfîkın câiz olmadığını açıkca yazmakdadır.
Dinde reformcular, İbni Nüceymin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Kâdihân fetvâsında, vakf toprak, gaben-i fâhiş ile satılırsa, Ebû Yûsüfe göre, gaben-i fâhiş olduğu için câiz olmaz. İmâm-ı a’zama göre ise, vakf görevlisinin satış için yapdığı vekîlinin gaben-i fâhiş ile satması câiz olur diyor. Ebû Yûsüfe göre vakfın istibdâl yolu ile satılması, Ebû Hanîfeye göre de, vekîlin gaben-i fâhiş ile satması câiz olup, iki ictihâd birleşdirilerek, bu satış sahîh olur) yazısını telfîkın sahîh olacağına misâl gösteriyorlar. Hâlbuki, buradaki telfîk, bir mezheb içinde olmakdadır. İkisinin de sözleri, aynı üsûlden çıkmışdır. İki mezhebin telfîkı böyle değildir. İbni Nüceymin telfîka câiz demediği, (Kenz) kitâbına yapdığı (Bahr-ür-râık) şerhindeki, (Başka mezhebdeki cemâ’ate imâm olanın, o mezhebin şartlarına da uyması lâzımdır) sözünden de anlaşılmakdadır.) (Hulâsat-üt-tahkîk) sonundan terceme temâm oldu.
Hindistân âlimlerinden Muhammed Abdürrahmân Silhetî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Seyf-ül-ebrâr-il-meslûl alel-füccâr) kitâbında, fârisî olarak buyuruyor ki, allâme hâfız Hasen bin Muhammed Tayyıbî, (Mişkat) şerhinde(Kolaylaşdırınız! Güçleşdirmeyiniz!) hadîs-i şerîfini açıklarken, (Mezheblerin kolaylıklarını toplayan zındık olur) demişdir. Tayyıbî 743 [m. 1343] de Şâmda vefât etmişdir. (Seyf-ül-ebrâr) kitâbının birinci baskısı, 1300 [m. 1882] senesinde Hindistânda yapılmışdır.