İmâm-ı Beyhekînin Ebû Hüreyreden “radıyallahü anh” haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Bir kimse bana selâm verince, Allahü teâlâ rûhumu cesedime verir. Onun selâmını işitirim) buyuruldu. İmâm-ı Beyhekî “rahime-hüllahü teâlâ”, bu hadîs-i şerîfe dayanarak, Peygamberler “aleyhimüsselâm” kabrlerinde, bizim bilmediğimiz bir hayât ile diridirler demişdir.
Medînedeki vehhâbî Abdül’azîz bin Abdüllah da, (El-hac vel-Umre) kitâbının altmışaltıncı sahîfesinde bu hadîs-i şerîfi yazıp, bu hadîs Onun meyyit olduğunu gösteriyor diyor. Aynı sahîfede, kabrinde, bilinmiyen bir hayât ile diridir de diyor. Sözleri birbirini tutmuyor. Hâlbuki, bu hadîs-i şerîf, mübârek rûhunun geldiğini, selâmlara cevâb verdiğini bildiriyor. Yine, bu kitâbının yetmişüçüncü sahîfesinde yazdığı iki hadîs-i şerîfde, (Kabr ziyâret ederken, Esselâmü aleyküm ehl-el-diyâr-ı minel mü’minîn) denilmesi emr buyurulmakdadır. Bu hadîs-i şerîfler, bütün müslimânların kabrlerine selâm verileceğini emr ediyor. İşitene selâm verilir. İşiten ile konuşulur. Hem bu hadîs-i şerîfleri haber veriyorlar. Hem de, meyyit işitmez diyor. Meyyitin işitdiğine inananlara müşrik diyorlar. Âyet-i kerîmeleri ve hadîs-i şerîfleri yanlış te’vîl ediyorlar.
Resûlullahın, kabrinde, bilinmiyen bir hayât ile diri olduğunu bildiren çok hadîs-i şerîf vardır. (Kabrim başında söylenen salevâti işitirim. Uzakdan söylenen salevât bana bildirilir) ve (Bir kimse, kabrim başında bana salevât okursa, Allahü teâlâ bir melek gönderip, bu salevâti bana bildirir. Kıyâmet günü ona şefâ’at ederim) hadîs-i şerîfleri, meşhûr altı kitâbda yazılıdır.
Bir müslimân, dünyâda iken tanıdığı bir müslimânın kabri yanına gidip selâm verse, kabrdeki kimse, selâm vereni tanır ve cevâb verir. İbni Ebiddünyânın haber verdiği hadîs-i şerîfde, müslimân meyyitin, selâm vereni tanıdığı ve sevindiği ve cevâb verdiği haber verilmekdedir. Tanımadığı mevtâlara selâm verirse selâma sevinerek cevâb verirler. Sâlihler ve şehîdler “rahime-hümullahü teâlâ” selâm vereni tanır ve cevâbını verir de, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” tanımaz olur mu? Gökde güneş her tarafa ışık saldığı gibi, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” de, bir anda her yerde söylenen selâmlara, o anda cevâb verir.