15 — Dinde reformcu, hazret-i Mehdî için (Mehdî fikri) diyor. Bunun ilerde geleceğine inanmadığını söyliyor. Dinde reformcu, zındık buna inanmıyabilir. Fekat müslimânların inanmaları lâzımdır. Bütün islâm âlimleri, bunu sözbirliği ile bildiriyor. İmâm-ı Süyûtî ve Ahmed ibni Hacer-i Mekkî (vefâtı 974 [m. 1566]) gibi büyük âlimler “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hazret-i Mehdî için kitâb yazdılar. Mehdî hakkında ikiyüzden fazla hadîs-i şerîf ve alâmet bildirdiler.
16 — Dinde reformcu, (Üzerinde icmâ’ bulunmıyan bir mes’elede, herkes kendisine kanâ’at veren delîle uymalıdır. Zâten bir müctehide tâbi’ olmak, onun delîline tâbi’ olmak demekdir) diyor.
Evet, müctehidi taklîd etmek, onun delîline tâbi’ olmak, ya’nî Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere tâbi’ olmak demekdir. Fekat, mes’elenin delîlini bulan odur. Zâten mezhebler, bu delîli bulmakda ayrılmışlardır. Bir mes’elenin delîlini bulmak için, ictihâd derecesinde âlim olmak, müctehid olmak lâzımdır. Böyle bir âlim, elbet başkasını taklîd etmez. Kendi ictihâdına göre amel eder.
17 — Reşîd Rızâ, Vâiz efendinin, Kıyâmetin zemânı için, Evliyânın keşfine inandığını yazıyor. Bu sözü de kendi uydurmuşdur. Mezheb imâmları, (kıyâmetin ne zemân kopacağı bildirilmedi. Bunu Allahdan başka kimse bilmez. Evliyânın keşfleri, kimseye delîl, sened olamaz) dediler. Bu âlimleri taklîd edenler de, elbet böyle söyler. Başka dürlü sözleri Vâiz efendiye yüklemek, yalancılık ve çirkin iftirâ olur.
18 — Dinde reformcu, Kelbî tefsîri gibi tefsîrlerde uydurma hadîsler vardır sözünde haklı ise de, (Beydâvînin tefsîri de böyledir) sözü, kesin olarak yanlışdır. Büyük âlim Abdülhakîm Efendi “rahmetullahi aleyh” (vefâtı 1362 [m. 1943]) buyurdu ki, (Kâdî Beydâvî “beyyedallahü vecheh” ismine ve düâsına yakışacak kadar yüksekdir. Müfessirlerin baş tâcıdır. Tefsîr ilminde en büyük makâma yükselmişdir. Her meslekde seneddir. Her fende mâhir, her üsûlde burhân, önceki ve sonraki âlimlere göre sağlam, kuvvetli ve yüksek tanınmışdır. Böyle derin bir âlimin tefsîrinde uydurma hadîs var demek, büyük ve alçakca bir iftirâdır. Dinde derin bir uçurum açmakdır. Böyle sözleri söyliyenin dili, inananın kalbi, dinliyenin kulakları tutuşsa yeridir. Acabâ, bu büyük ilm sâhibi, uydurma hadîsleri sahîhlerinden ayıramazmı idi? Evet diyenlere ne demelidir?