Çünki, mevkı’ ve pâyeler, hep bu ikisine âid bulunuyordu) diyor.
Reşîd Rızâ, bu yazıları ile, dünyâ kazancı için fıkh öğrenen kötü kimseleri, dünyâyı, kötüleri ıslâh için çalışan fıkh âlimleri ile karışdırmakda, böylece fıkh âlimlerini ve mezheb imâmlarını küçük düşürmeğe, aşağı göstermeğe çalışmakda, mezhebleri ve mezheb taklîdini kaldırarak, islâmiyyeti içerden yıkmak için yapacağı savaşa zemin hâzırlamakdadır. İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin yazılarını da değişdirmeğe kalkışmış, bu büyük âlimi kendisine yalancı şâhid yapmışdır. İmâm-ı Muhammed Gazâlî “rahmetullahi teâlâ aleyh” (vefâtı 505 [m. 1111]) onun yazdığı gibi fıkh âlimlerini aslâ kötülemiyor. İlm bahsinin dördüncü bâbında, fıkh âlimleri ile fıkh ilmini dünyâ kazancına vâsıta yapan kötü kimseleri ayırıyor. (Fıkh âlimleri, hükümdâr ve vâlîlerden kaçarlardı. Kazâ [hâkimlik] ve fetvâ için aranırlardı. Kabûl etmezlerdi. Bunların izzetini, şerefini ve arandıklarını gören kötü kimseler, müftî olarak hükümdârlara yanaşmak istediler. Hükümdârların mezheblere kıymet verdiklerini, şâfi’î ve hanefîden hangisinin uygun olduklarını aradıklarını görünce, ilmi olmıyanlar, bu iki mezheb arasındaki ihtilâflı mes’eleleri öğrenmeğe başladılar. Hilâf ve münâzaralara düşdüler. Bu kötü din adamları hükümdârların ve vâlîlerin meyl etdikleri şeylerle uğraşırlardı) buyuruyor. Dinde reformcu, imâm-ı Gazâlînin, ulemâ-i sû’ için bu yazdıklarını fıkh âlimlerine bulaşdırmakda, şâfi’îler ile hanefîler birbiri ile döğüşmekdedir yaygarasını basmakdan sıkılmamakdadır.
İslâm âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” nefslerine uyduklarını söylemek de, dinde reformcuların bir yalanıdır. Fıkh âlimleri ve mezheb imâmları, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin dışında hiçbir şey söylememişlerdir. Bütün sözleri, Kitâbdan ve Sünnetden olduğu için bunların yolunda gidenlerin nefsleri emmârelikden kurtulmuş, mutmainne olmuşdur. Onlara uyanlar böyle olunca, onların nefsleri mutmainne olmaz mı? Dört mezhebin imâmlarının ve bütün müctehidlerin nefsleri mutmainne idi. Herbiri zâhir ilmlerinde yükselmiş, bâtın ilmlerinde kemâle gelmiş birer Velî idiler. Reşîd Rızânın, Ehl-i sünnet âlimleri için, nefslerine uydular demesi, bütün müslimânları ve islâmiyyeti kötülemek demekdir. Bu sözün çirkinliğini iyi anlamalıdır.
Dinde reformcu, sonra gelen din adamlarını kötülemekle (Her yüz senede bir müceddid gelir. Bu dîni kuvvetlendirir) hadîs-i şerîfini de inkâr etmiş oluyor.