Hele ibâdetde bid’at yapmak, bir müekked sünneti terk etmeğe sebeb oluyorsa, bu bid’atin günâhı dahâ büyük olur.
İ’tikâdda bid’atin zıddı, aksi olan doğru i’tikâda (Ehl-i sünnet vel-cemâ’at)i’tikâdı denir. İbâdetde bid’atin zıddına, aksine (Sünnet-ül-hüdâ) denir. Birincisi, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” i’tikâdı, ikincisi, devâm üzere yapdığı ve ba’zan terk etdiği ve terk edenlere mâni’ olmadığı ibâdetlerdir. Terk edilmesine mâni’olduklarına (Vâcib) denir. (Sünnet-i hüdâ)yı özrsüz terk etmek günâh olmaz. Devâmlı terk eden kıyâmet günü azarlanır. Ezân, ikâmet ve cemâ’at ile nemâz kılmak ve beş vakt nemâzın sünnetleri böyledir. Fekat, bir mahallenin hepsi devâmlı terk ederse, bunlarla harb edilir.
Âdetde bid’at işlemek, dalâlet değildir. Yapmamak vera’ ve evlâ olur. İhtiyâcdan fazla yüksek binâ yapmak, doyuncaya kadar yimek, kahve, çay, sigara içmek âdetde bid’atdir. Bunlara harâm veyâ mekrûh diyemeyiz. Sultânın, Allahü teâlânın emr ve yasaklarına uygun olan emrleri ve yasakları mu’teber olur. Nefsine ve aklına uyarak verdikleri emrlere, itâ’at etmek vâcib olmaz. Fekat isyân etmek de câiz değildir. Hattâ, zâlim olan sultânın cevrinden, eziyyetinden kurtulmak için itâ’at etmek câiz olur. Çünki, insanın kendini tehlükeye atması câiz değildir. 379. cu sahîfeye bakınız! Âyet-i kerîmede itâ’at edilmesi emr olunan (Ülül-emr), müslimân olan sultân, âmir, hâkim demekdir. Bunların hak ve adl olan emrlerine itâ’at etmek vâcibdir. Âdetde bid’atin zıddı (Sünnet-üz-zâide)dir. Ya’nî, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” devâm üzere olan âdetleridir. Elbisesinin şeklleri ve giyinirken, süslenirken sağdan başlamak, sağ el ile yimek içmek, birşey alıp vermek ve sol el ile tahâretlenmek, sol ayakla halâya girmek böyle olup müstehabdırlar. [Görülüyor ki, erkeklerin ve kadınların elbiselerinin, zemânla değişmesi, fâsıkların elbiselerine benzemesi; âdetde bid’atdir. Kadınların ellerinden ve yüzlerinden başka yerlerini tam örten geniş örtüler dinde bid’at olmaz. Günâh olmaz. Böyle örtüleri kullanırken, o memleketin âdetine uymalıdır. Âdet olmıyan örtüyü, elbiseyi kullanmak, şöhrete ve fitneye sebeb olur. Bu ikisi de harâmdır.]
Buraya kadar bildirilenlerden anlaşılıyor ki, lugat ma’nâsındaki umûmî bid’at, âdetde ve dinde bid’at olmak üzere ikiye ayrılır. Bid’at deyince, dinde bid’at anlaşılır. Dinde bid’at de, i’tikâdda veyâ ibâdetde olur. İ’tikâddaki bid’atlerin hepsi seyyiedir. İbâdetde bid’at ise, Seyyie ve Hasene olarak ikiye ayrılır.