32 — (Dinde reform yapmalıyız. Önce îmândan başlamalıyız. Îmân, yalnız kalb ile inanıp, dil ile söylemek olmaz. Din, iyiyi, kötüyü, güzeli, çirkini ayırıyor. İyilik îmânın şartı, fenâlık îmânsızlığın sebebi olmalıdır. Farzların çeşidli şartları olduğu gibi, îmânın da adâlet, istikâmet, hubb-ı vatan, şeref, nâmûs gibi şartları olmalıdır. Âmentünün altı şartı islâmiyyet olamaz. Mükemmel bir sosyal din olan islâmiyyet, bu yüzden sefâlete sebeb oluyor. Îmânın, mü’mine bir kıymet verecek sûretde düzeltilmesi lâzımdır) diyor.
Cevâb: Îmân yalnız inanmak mıdır? Yoksa, reformcunun yukarıda söylediği gibi, îmânın güzel işlerle birlikde olması şart mıdır? İslâm âlimleri, asrlarca önce bunu incelemişler, bu yüzden fırkalara ayrılmışlardır. Ehl-i sünnet âlimlerine göre “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” îmân, yalnız kalb ile inanmakdır. Dil ile söyleyemezse, afv olur. Mu’tezile ve hele hâricî denilen fırkalar, amelsiz îmân olmaz. Büyük günâh işleyen îmândan çıkar, dediler. Fekat, bu fırkaların ayrılması, hep Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden anladıkları bilgilere dayanmakdadır. Dinde reformcular ise, din bilgilerinden hiç haberleri olmadan, kendi noksan aklları ve bozuk düşünceleri ile, îmânı değişdirmeğe kalkışıyorlar. Çok haklı görünen ve pek gizli tehlüke taşıyan bir fikri, gençlere aşılamağa çalışıyorlar. Allahü teâlânın dînine hem inanan, hem de uyan bir müslimân ile, yalnız inanıp da, islâmiyyete uymayan müslimânı karşılaşdırıyor gibi görünerek, islâmiyyete uymağı korumakdan ziyâde, i’tikâdı kıymetden düşürmeğe, açıkcası, müslimânların îmânlarını bozmağa çalışıyorlar. Nitekim koca reformcu moskof Kazanlı Mûsâ Beykiyef de, (Rahmet-i ilâhiyye burhanları) adındaki kitâbında, (Dünyâda ilerlemiş olan kâfirlerin yanında geri kalan müslimânlara mü’min denilmiyeceği ve her din, her i’tikâd hak olduğu için, bir müşrikin, bir kâfirin kötü bilinemiyeceği) yazılıdır. Böyle yazıların, müslimânlara mahsûs olan îmânı kıymetden düşürmek için hâzırlandığı meydândadır. Mûsâ Beykiyef, dünyâdaki müslimânlara, dinde reform fikrini aşılamağa çalışmakdadır.
İslâm memleketlerindeki dinde reformcular kurnaz davranarak, müslimân görünüyorlar. Dîni kuvvetlendirmek, yükseltmek istediklerini söyliyorlar. Sözlerine, yazılarına dikkat edilince, dînin insan tarafından yapıldığını, islâmiyyeti Muhammed aleyhisselâmın ortaya çıkardığını, Allah tarafından gönderilmiş bir din olmadığını kabûl etdikleri görülmekdedir.