Böyle olduğu (Se’âdet-i Ebediyye) kitâbının yirmiyedinci maddesinde vesîkalarla açıklanmışdır. İbni Teymiyye, Ehl-i sünnet âlimlerine bu iftirâyı atarken, Kur’ân-ı kerîmi, kendi görüşüne göre tefsîr ediyordu. Böylece ilk müslimânlardan kendisi ayrılmışdır. Bu hâli sözünde samîmî olmadığını göstermekdedir. Ehl-i sünnet âlimlerinin, Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri yanlış anladıklarını, Eshâb-ı kirâmın bile, çok yerde yanıldıklarını bildiriyordu. Allahın dînini, kendisinin düzeltdiğini, Kur’ân-ı kerîmin doğru ma’nâsını yalnız kendisinin anlamış olduğunu söylüyordu. Hadîs-i şerîflerle övülmüş olan birinci ve ikinci asrların büyük müctehidlerini ve bunların mezheblerini dünyâya yayan islâm âlimlerini beğenmiyordu. Bu yüzden, dinde söz sâhibi olanlar birleşerek, bunun tutduğu yolu incelediler. Sapık ve zararlı olduğu anlaşıldı. Babasından mîrâs kalan müderrislik kürsüsü elinden alındı. Fekat o, yine râhat durmadı. Müşebbihe denilen bid’at fırkasının sözlerini ortaya çıkarıyor. Allahü teâlâya madde ve cism diyordu. Yaratanı insan şeklinde sanıyordu. Bu bozuk inancına o kadar saplanmışdı ki, birgün, Şâm câmi’inin minberinde, (Cenâb-ı Hak, gökden yere benim şimdi indiğim gibi iner) diyerek, minberden aşağı indiğini, İbni Battûta haber veriyor. Dört mezhebin âlimleri, İbni Teymiyyenin bu sözünü red eden cevâblar yazarak, müslimânların i’tikâdlarının bozulmasını önlediler. Mısr, Şâm, Kuds kâdılıklarını yapmış olup, 733 [m. 1333] de vefât etmiş olan Şâfi’î fıkh ve hadîs âlimlerinden Muhammed ibni Cemâ’a’nin (Er-reddü-alel-müşebbihi fî-kavlihi teâlâ Errahmânü alel’ Arş-isteva) kitâbı bu kıymetli cevâblarla doludur. (Tâtârhâniyye) fetvâ kitâbında ve (Milel ve Nihal) kitâbında ve bütün kitâblarda (Mücessime) ve (Müşebbihe)fırkalarının, ya’nî (Allahü teâlâ cism gibidir. Arş üzerinde oturur, iner, yürür) gibi şeylere inananların kâfir oldukları yazılıdır. Yediyüzbeşde, Mısr sultânı Nâsırın yanında toplanmış olan âlimler ve devlet adamları, böyle bozuk sözleri yaydığı için, onu Kâhire kal’ası kuyusuna habs etdiler. Ehl-i sünnet âlimlerinin câiz görmedikleri yanlış fetvâlar verdiği için de, yediyüzyirmi senesinde Şâm kal’asına habs edildi. Peygamberlerin mezârları ile mukaddes makâmların ziyâreti hakkında sözleri de ortalığı karışdırdı. Fitneye sebeb oldu. Bu yüzden, yediyüzyirmialtıda Şâmda tekrâr habs edildi. 728 [m. 1328] de, zindanda iken hastalanarak öldü.
İbni Teymiyye, Hanbelî mezhebinde olduğunu söylerdi. Hâlbuki, hak olan dört mezhebden birinde olabilmek için, Ehl-i sünnet mezhebine uygun îmân sâhibi olmak lâzımdır. Onun çok sözü, Ehl-i sünnet mezhebinde olmadığını, hattâ bu mezhebi beğenmediğini gösteriyor.