Onların mü’min olduklarını, kıymetli olduklarını hutbelerinde ve her toplulukda söylerdi. Onları medh-ü senâ buyuruyordu. Alevî ismi ile şereflenen kimsenin de böyle olması lâzımdır. Ehl-i beyt yolunda olduklarını söylüyorlar. Yurdumuzdaki alevîlerin ve sünnîlerin birlikde sevdikleri mübârek alevî ismini kendilerine maske yapıyorlar. Hâlbuki, bütün yazıları ve bütün hareketleri, alevî olmadıklarını göstermekdedir. Bunların iç yüzünü meydâna çıkarmak için, o zemân yazılmış olan (Tuhfe) kitâbında diyor ki:
1) Hurûfîler (Muhammed-Alî birliği) sözü altında, Resûlullah ile, hazret-i Alîyi bir derecede tutuyorlar.
2) İster yehûdî, ister hıristiyan, ister müşrik olsun, hazret-i Alîyi seven herkes Cennete girecek, diyorlar. Eshâb-ı kirâmı sevenler, çok ibâdet yapsalar da, Ehl-i beyti de sevseler de, Cehenneme gireceklerdir, diyorlar.
3) Alîyi sevenlere, günâh zarar vermezmiş.
4) Ümmet-i merhûme olan Ehl-i sünnete “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” ümmet-i mel’ûne diyorlar.
5) Kur’ân-ı kerîmi hazret-i Osmân “radıyallahü teâlâ anh” değişdirdi, diyorlar. Birçok âyeti inkâr ediyorlar.
6) Hazret-i Ömere la’net etmek, zikrden ve Kur’ân okumakdan dahâ sevâbdır, diyorlar.
7) Eshâb-ı kirâma ve Zevcât-ı zevil ihtirâma la’net etmek ibâdetdir. Nemâz gibi, onlara hergün la’net farzdır, diyorlar.
8) Hazret-i Ebû Bekre, hazret-i Ömere bir kerre la’net etmek, yetmiş ibâdet gibidir, diyorlar.
9) Hazret-i Rukayye ile Ümm-i Gülsüm, hazret-i Osmân ile evlendikleri için, Resûlullahın kızı değildirler, diyorlar.
10) Hazret-i Ebû Bekr, Ömer ve Osmân “radıyallahü anhüm” münâfık idi, diyorlar. Bu sözleri ile, bu üç halîfeyi medh eden hadîs-i şerîfleri inkâr ediyorlar. Bu hadîs-i şerîfler, Şâh Veliyyullah-ı Dehlevînin “rahmetullahi aleyh”,(İzâlet-ül-hafâ) kitâbında, vesîkaları ile birlikde yazılıdır.
11) Hazret-i Ebû Bekr, (Temîm) kabîlesinden ve hazret-i Ömer (Adî) kabîlesinden olduğu için, Temîm ve Adî bir putdur. Ebû Bekrle Ömer “radıyallahü teâlâ anhümâ” gizlice bu putlara tapınırlardı, diyorlar. Hâlbuki hazret-i Alî, hazret-i Ebû Bekrin oğlu Muhammede kızını verdi ve Onu vâlî yapdı. Bir kızını da hazret-i Ömere verdi. Bir yandan, hazret-i Alî ma’sûmdur, hiç yanılmaz, diyorlar. Bir yandan da, hazret-i Alînin kızlarını verdiği din büyüklerine ve Resûlullahın kayın pederlerine ve dâmâdına münâfık diyorlar.