İğri büğrü karşılıklar getirerek, aklı başında olanlar yanında, gülünç duruma düşdüler. Meselâ, (Vezzâriyât-i zer’an) âyet-i kerîmesine karşılık olarak (Fel hâsılât-i hasden vettâhinât-i tahnen vettâbihât-i tabhan felâkilât-i eklen) dediler. [Bunu kendileri de beğenmedikleri için, Muhammed aleyhisselâmın karşısında okuyamadılar.] Bir kısmı da döğüşdüler. Muhammed aleyhisselâmdan intikam almak, Onu öldürmek için, mallarının, canlarının, ehl ve evlâdlarının yok olmasını göze aldılar. Böylece, Kur’ân-ı kerîmin Allah tarafından gönderilmiş olduğu kat’î olarak [kesinlikle] anlaşıldı.
[Yukarıda bildirilenlerden anlaşılıyor ki, mu’cizeyi Allahü teâlâ yaratmakdadır. Herşeyi Allahü teâlâ yaratmakdadır. Allahü teâlâdan başka yaratıcı yokdur. Şu kadar ki, bu dünyânın ve dünyâ işlerinin düzgün olması için, Allahü teâlâ, herşeyin yaratılmasını sebeblere bağlamışdır. Birşeyin yaratılmasını istiyen kimse, o şeyin sebebini kullanır. Sebeblerin çoğu, düşünmekle, tecribe ile, hesâbla bulunacak şeylerdir. Birşeyin sebebi yapılınca, Allahü teâlâ, o şeyi, dilerse yaratır. Mu’cize ve kerâmet böyle değildir. Allahü teâlâ bunları sebebsiz olarak, hârika olarak yaratır. Sebebe yapışmak, Allahü teâlânın âdetine uymakdır. Allahü teâlânın sebebsiz yaratması, âdetin hâricine çıkmak olur, hârika olur. Mu’cize, yalnız Peygamberde hâsıl olur. Başkasında hâsıl olmaz. Herhangi bir kimseyi övmek için (Mu’cize yapdı) demek, (Mu’cize olarak kurtuldu) demek, Onun Peygamber olduğunu söylemek olur. Bunda niyyete bakılmaz, söze bakılır. Herhangi bir kimseye peygamber demek küfr olur. Söyliyenin îmânı gider. Allahü teâlâdan başkasına yaratıcı demek, (falanca yaratdı) demek de böyledir. Müslimânlar, böyle tehlükeli şeyler söylememelidir].
Beşinci olarak diyorlar ki, Kur’ân-ı kerîmin, okunmasında da, ma’nâsında da, islâm âlimleri arasında ayrılık oldu. Hâlbuki, Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde hiç ayrılık bulunmadığını haber veriyor. (Nisâ)sûresinin, seksenbirinci âyetinde meâlen, (Bu Kur’ânı Allahdan başkası göndermiş olsaydı, bunda elbette çok ayrılıklar bulurlardı) buyuruluyor. (El-Kâri’a) sûresinin beşinci âyeti, (Kel’ıhnil menfûş)dur. Ba’zıları, bunu (Kessâfil menfûş) okumuşdur. (Cum’a) sûresinin dokuzuncu âyeti, (Fes’av ilâ zikrillah)dır. Ba’zıları, buna (Femdû ilâ zikrillah) dedi. (Bekara) sûresinin yetmişdördüncü âyeti, (Fe-hiye kelhıcâreti)dir. Buna (fekânet kelhicâreti) diyenler oldu. (Bekara) sûresinin altmışbirinci âyeti,(aleyhimüzzilletü velmeskenetü)dir. Bunu ((aleyhimülmeskenetü vezzilletü) okuyanlar oldu.