Yoksa sırf ticârî maksadlarla ve dürüst yoldan elde edilen bir kazanç, İslâm dîninin men’ etdiği değil, bil’aks takdîr ve teşvîk etdiği bir kazançdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Allahü teâlâ tüccârı sever, tüccâr Onun sevgilisidir) buyurmuşdur ve kendisi de ticâret yapmışdır. Kendi başına iş yapamıyan bir kimsenin parasını bir arkadaşına veyâ bir şirkete emânet ederek, elde etdiği kazanca ortak olması, İslâm ticâret ahkâmında önemli yer almakdadır. Bir kimsenin fâizsiz ticârî işler yaparak para kazanan bir bankanın kazancından aldığı hisse, temâmiyle halâldir. Fâizsiz çalışan bankalar ve bunların fâideleri,(Se’âdet-i ebediyye) kitâbımızda uzun yazılıdır. İslâmın men’ etdiği fâizin, Tevrâtda da harâm edilmiş olduğu, Mâide sûresinde bildirilmekdedir. Nitekim, Tevrâtın Tesniye kısmının yirmiüçüncü bâbı, ondokuzuncu ve yirminci âyetlerinde, (Din kardeşine hiçbirşeyi fâiz ile verme! Ecnebîye fâiz ile verebilirsin) yazılıdır.
6— (İslâm dîni ilme ve fenne düşman) imiş.
İslâmiyyete ilm ile nasıl karşı durulabilir? İslâmiyyet, ilmin tâ kendisidir. Kur’ân-ı kerîmin birçok yeri, ilmi emr etmekde, ilm adamlarını övmekdedir. Meselâ Zümer sûresinin dokuzuncu âyetinde, Allahü teâlâ meâlen (Bilen ile bilmeyen hiç bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyurmakdadır.
Peygamberimizin “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” ilmi öven ve teşvîk buyuran sözleri o kadar çokdur ve meşhûrdur ki, gayr-i müslimler dahî bunları bilmekdedir. Meselâ, (İhyâ-ül-ulûm) ve (Mevdû’ât-ül-ulûm) kitâblarında, ilmin fazîleti anlatılırken, (İlm, Çinde de olsa alınız) hadîs-i şerîfi yazılıdır. Bu dünyânın en uzak yerinde ve kâfirlerde de olsa, gidip ilm öğreniniz, demekdir. Bir hadîs-i şerîfde de,(Beşikden mezâra kadar ilm öğreniniz, çalışınız) buyuruldu. Bu emre göre, bir ayağı mezârda olan seksenlik ihtiyârın da çalışması lâzımdır. Öğrenmesi ibâdetdir. Bir def’a da, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Yarın ölecekmiş gibi âhirete ve hiç ölmiyecekmiş gibi dünyâ işlerine çalışınız) buyurdu. Bir def’a da, (Bilerek yapılan az bir ibâdet, bilmiyerek yapılan çok ibâdetden dahâ iyidir) buyurdu. Bir kerre de, (Şeytânın bir âlimden korkması, câhil olan bin âbidden korkmasından dahâ çokdur) buyurdu. İslâm dîninde kadın kocasının izni olmadan nâfile hacca gidemez. Sefere, müsâfirliğe gidemez. Fekat kocası öğretmezse ve izn vermezse, ondan iznsiz, ilm öğrenmeğe gidebilir. Görülüyor ki, Allahü teâlânın sevdiği, büyük ibâdet olan hacca iznsiz gitmesi günâh olduğu hâlde, ilm öğrenmeğe iznsiz gitmesi günâh olmuyor.