Meselâ, Abdüllah ibni Mes’ûd “radıyallahü teâlâ anh” (Taâmül-esîm) kelimesini mütemâdiyen (Tâmmülyetîm) diye okuyan bir köylüye, (Sen bu kelimeyi telaffuz edemiyorsan, bunun yerine aynı ma’nâda olan (Taâmülfâcir) kelimesini kullan!) demişdi. Fekat Kur’ân-ı kerîmin böyle muhtelif lehçelerle okunması, aynı ma’nâda da olsa, başka kelimeler kullanılması, müslimânlar arasında münâkaşalara, hangi lehçenin dahâ iyi olduğu hakkında münâkaşaya (ihtilâfa) sebeb oldu. Bunun üzerine, o zemânki halîfe Osmân “radıyallahü teâlâ anh”, yine Zeyd bin Sâbit “radıyallahü teâlâ anh” reîsliği altında bir hey’et toplıyarak, Kur’ân-ı kerîmin yalnız Kureyş lehçesi üzerine yeniden yazılmasını ve tertîb edilmesini emr etdi. Sûreler, hep Kureyş lehcesi ile yazılmış sahîfelerden seçildi. Bu Mıshafdan, yedi aded yazılarak vilâyetlere gönderildi. Bu sûretle, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” vefât edeceği sene, Cebrâîl aleyhisselâm ile iki def’a okumuş oldukları Kur’ân-ı kerîm yazıldı. Buna uymıyan nüshaları imhâ edildi. Bugün bütün islâm memleketlerinde mevcûd olan Kur’ân-ı kerîmlerin tertîbi ve şekli (Mıshaf-ı Osmânî)ye tam uygundur. O zemândan beri bir tek harfi değişmemişdir.)
[1] Yemâme cengi, hicretin onbirinci senesinde Müseylemetülkezzâba karşı yapıldı.
(Rıyâd-un-nâsıhîn) ismindeki fârisî kitâbda diyor ki, (Osmân “radıyallahü teâlâ anh” halîfe iken, Eshâb-ı kirâmı “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” topladı. Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” vefât etdiği sene okuduğu Kur’ân-ı kerîm bu olduğuna ittifak ile karâr verdiler. Yedi lugatden birini tercîh etmek, ümmete vâcib değildi, câizdi).
İslâm dîninin menba’ları dörtdür. Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerîf, icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı Fukahâ. İcmâ’, sözbirliği demekdir. Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” sözbirliği ile dört mezheb imâmlarının sözbirliği, müslimânlar için seneddir, vesîkadır. Çünki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ümmetim, hatâ, dalâlet üzerinde birleşmez) buyurmuşdur. İcmâ’ ile anlaşılan bilgilerin doğru olacaklarını, bu hadîs-i şerîf de haber vermekdedir. Bunun için, Eshâb-ı kirâmın “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” icmâ’ etdiği bu Mıshaf sahîhdir. Bundan başkasını okumak harâmdır. Zâten, bugün Kureyş lehçesinden başka lehçelerle yazılmış Kur’ân-ı kerîm mevcûd değildir. Yedi lehçenin hepsi zemânla tegayyür etmiş, unutulmuş, gayb olmuşlardır. Bugün müsta’mel muhtelif arabî lugatlar ile Kur’ân-ı kerîmi anlayabilmek için, tefsîr kitâblarını okuyarak, Kureyş lehçesini, kelimelerin o zemânki kullanıldıkları ma’nâları öğrenmek lâzımdır.
Kur’ân-ı kerîm hakkında garblı meşhûr âlimler, edîbler, hayrânlıklarını dâimâ izhâr etmişlerdir.