(Onun kudreti, kendisine Allahü teâlâ tarafından vahy edildiğine inandığı, mu’azzam eser Kur’ân-ı kerîmden gelmekdedir) demişdir.
Amerika Chicago Üniversitesi profesörlerinden meşhûr rûhiyyât mütehassısı yehûdî Jales Massermann, 1974 senesinin 15 Temmuzunda neşr edilen (Time) mecmû’asının husûsî nüshasında (Büyük liderler nerede?) başlığı altında, târîhde şimdiye kadar gelip geçmiş olan rehberleri tedkîk etmekde, bunların hayâtlarını tahlîl etmekde ve (Bunların en büyüğü Muhammed aleyhisselâmdır) demekde ve şu netîceye varmakdadır: (Muhammed aleyhisselâmdan sonra, Mûsâ aleyhisselâm gelir. Îsâ “aleyhisselâm” ve Buda lider olmaya lâyık kimseler değildi). Hâlbuki kendisi, yehûdî olduğu için, Mûsâ aleyhisselâmı Muhammed aleyhisselâma tercîh etmesi beklenirdi. O, bunu yapmamış, hakîkatden ayrılmamışdır.
Amerikada (En Büyük İnsan) yarışmasında, en çok rey alan yine Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” olmuşdur.
30 sene içinde bir vahşî kavmi, hem de küçük bir insan topluluğunu, dünyânın en mu’azzam, en medenî, en yüksek ahlâklı, en yüksek seciyeli, en kahraman, en bilgili bir millet hâline getirmek, her hangi bir insanın, bir liderin, bir kumandanın yapacağı iş değildir. Bu, ancak Allahü teâlânın tahakkuk etdirdiği bir mu’cizedir ve bunu Arablara yapdırmak için, onlara Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” vâsıtası ile Kur’ân-ı kerîmi göndermişdir. Ancak Kur’ân-ı kerîme ve böylece Allahü teâlânın emrlerine tâbi’ olarak bu akl almaz, mu’azzam iş zuhûr etmişdir.
Bütün bu zikr etdiğimiz husûslar, beyân etdiğimiz hakîkatler, tertîbindeki ilâhî nizâm, Kur’ân-ı kerîmin dünyânın en büyük mu’cizesi olduğunu size göstermiyor mu? İşte dünyâyı kısa zemânda medeniyyete kavuşdurması da, Kur’ân-ı kerîmin üçüncü mu’cizesidir.[1]
1312 [m. 1894] senesinde İstanbulda vefât etmiş olan büyük târîhci Ahmed Cevdet Pâşa “rahime-hullahü teâlâ”, (Kısas-ı Enbiyâ) kitâbında diyor ki, (Îsâ “aleyhisselâm” göke çıkarıldıkdan kırk sene sonra Romalılar Kudüse hücûm etdiler. Yehûdîlerin kimini öldürdüler, kimini esîr aldılar.