Kudüsü yağma etdiler. Yakıp yıkdılar. Tevrâtları ve başka kitâbların hepsini yakdılar. Beyt-ülmukaddesi, ya’nî Mescid-i aksâyı yerle bir etdiler. Kudüs şehri çöl hâline geldi. Yehûdîler bundan sonra bir dahâ toplanamadı. Bir hükûmet kuramadılar. Dağıldıkları yerlerde hor ve hakîr yaşadılar. Îsâ aleyhisselâmın, otuz yaşında Peygamber olduğu bildirildi. Kendisine oniki kişi inandı. Bunlara (Havâriyyûn) denir. Otuzüç yaşında diri olarak göke kaldırılınca, Havârîler dağılıp, bu yeni dîni yaymağa çalışdılar. Sonra, İncîl diye çeşidli kitâblar yazıldı. Bunlar Îsâ aleyhisselâmı anlatan târîh kitâbları idi. Asl İncîl ele geçmemişdir. Her yer küfr ve şirk içinde idi. Îsâ aleyhisselâmın dîni üçyüz sene gizli tutuldu. Ona inandığı öğrenilen kimselere işkence ediliyordu. Roma İmperatörü Kostantin üçyüzon senesinde, bu dîne izn verdi. Kendi de hıristiyan oldu. İstanbul şehrini yapdı. Romadan İstanbula taşındı. Fekat bu dînin esâsları bozulmuş, unutulmuş olduğundan, papazların elinde oyuncak oldu. Mîlâdın üçyüzdoksanbeş [395] inci senesinde, Roma devleti ikiye ayrıldı. Romadaki papaya tâbi’ olanlara (Katolik),İstanbuldaki patrîke tâbi’ olanlara (Ortodoks) denildi. Kiliselere resmler, heykeller kondu. Başka milletler de küfr ve şirk içinde idi. Romalılar, bütün Avrupayı, Mısrı, Suriyeyi, Irakı aldılar. Fen ve san’atda ileri iseler de, ahlâkları bozukdu. Keyfe, can yakmağa dalmışlardı. Aldıkları memleketlere fenâ ahlâklarını yerleşdirdiler. Bereket versin ki, Arabistân yarım adasına saldırmadılar.
[1] İslâm dîni hakkında Avrupalı ve Amerikalı ansiklopedilerden yapılan tercemelerde ve açıklamalarda kimyâger Dr. Nûri Refet Korur beğin kıymetli yardımı olmuşdur.
Arablar câhil kalmışdı. Kimi hıristiyan, kimi yehûdî, ekserîsi de putperest olmuş, bir kısmı da, İbrâhîm ve İsmâ’îl Peygamberlerden “aleyhimessalevâtü vetteslîmât” kalma âdetlere bağlı idi. Mekke sâkinlerinin çoğu, müşrik olarak putlara tapıyorlardı. Kâ’benin içine put [heykel], doldurulmuşdu. Bütün dünyâ da, zulmet ve dalâlet içinde idi. Arablar fende geri iseler de, edebiyyâta çok ehemmiyyet veriyorlardı. İçlerinde, kuvvetli hatîbler ve şâirleri vardı. Şi’r söylemekle iftihâr ederlerdi. Arab lisânının kemâle gelmesi, Allah tarafından bir kitâb indirileceğine bir işâret idi.) Cevdet Pâşanın sözü burada temâm oldu.
Bu kadar açık delîllerle Kur’ân-ı kerîmin hakîkaten Allahü teâlânın kitâbı olduğunu isbât etdikden sonra, hâlâ Ona inanmıyan kalmışsa, Allahü teâlânın onları âhiretde en büyük azâba mahkûm etmesine [çarpmasına] şaşmamak îcâb eder. (Kur’ân-ı kerîmde çok zâlimâne hükmler vardır) diyen hıristiyanlara, (Hayır, Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde, Allahü teâlânın çok merhametli, çok afv edici olduğu zikr edilmişdir. Günâh işliyen bir kimse, günâhlarına nedâmet ederse, Allahü teâlâ onu afv edecekdir.