480

Kur’ân-ı kerîmin her lisâna terceme ve tefsîr edilmesi çok yerinde olacakdır. Fekat zan ediyorum ki, bunun için dahâ zemân lâzımdır. Çünki, bütün müslimân memleketlerinde, Arabîden başka bir dili din işlerinde kullanmak, günâh sayılmakdadır. Bundan birkaç sene evvel Hindistânda Madrasda bir müslimân, câmi’de Kur’ân-ı kerîmden birkaç âyeti arabca yerine hindce okuduğu için la’net edilmişdi. [Çünki bu, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâsını bildirmek için değil, Kur’ân olarak okunmuşdu.] Kur’ân-ı kerîm çok medenî ve mantıkî bir din kitâbıdır. Ba’zı müslimânlar, Kur’ân-ı kerîmi bilmemekde, yobazların elinde oyuncak olmakda, onların saçma akîdelerini, fikrlerini, inançlarını kabûl etmeğe mecbûr kalmakdadırlar. Hâlbuki, Kur’ân-ı kerîmi tedkîk eden islâm âlimleri, dinlerinin ne kadar fâideli bir din olduğunu, ba’zı yerlerde telkîn edilen bozuk fikrlerin, Kur’ân-ı kerîme hiç uymadığını görmekdedir. Ben size açıkca söyliyorum ki, MÜSLİMÂNLIK ve HIRİSTİYANLIK gibi, bütün ana hatları birbirinin aynı olan iki din dahâ yokdur. Bu iki din, birbirinin kardeşidir, aynı babanın iki evlâdı gibidir. Aynı rûhdan mülhemdir) demekdedir. [Bu mektûbu yazan madam, çocuk iken işitdiği iftirâların te’sîri altında kalarak böyle söylemekde ve zan etmekdedir. İşin aslı ise, bunun temâmen aksidir. Kur’ân-ı kerîm, birçok lisâna terceme edilmiş ve tefsîrleri yapılmışdır. Ancak bu tefsîrleri ve tercemeleri (Kur’ân-ı kerîm) zan etmek ve ibâdetde, nemâzda okumak yanlışdır.]

Yukarıdaki mektûb, birçok hakîkatleri meydâna koymakdadır. İslâmiyyet, Kur’ân-ı kerîmin başka dillere tefsîrini, açıklanmasını aslâ men’ etmemişdir. İslâmiyyet, Kur’ân-ı kerîmin, gerek gizli maksadlarla, hâin emellerle, gerekse bilmiyerek, değil başka dillere, arabîye bile yanlış ve bozuk olarak terceme edilmesini yasak etmişdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Kur’ân-ı kerîmi kendi anlayışına göre terceme eden kâfir olur) buyurdu. Herkes, kendine göre ma’nâ verirse, Kur’ân-ı kerîmin ma’nâları hatâlı olur. Her kafadan farklı sesler çıkar. İslâm dîni de, hıristiyanlık gibi anlaşılmaz, bozuk bir hâl alır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, Kur’ân-ı kerîmin, başından sonuna kadar ma’nâsını Eshâbına bildirdi. Murâd-ı ilâhînin ne olduğunu anlatdı. Eshâb-ı kirâm da, bunları Tâbi’îne bildirdiler. Bunlar da kitâblara yazdılar. Böylece tefsîr kitâbı meydâna geldi. Birçok fârisî ve türkce tefsîr kitâbı ve binlerce din kitâbı basılmışdır. Fârisî tefsîrlerden birisi, meşhûr (Mevâhib-i aliyye)tefsîridir.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.