Kalbi hastalıkdan kurtaran ilâc, üç şeyden yapılır. Bunlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi îmân etmek, ibâdetleri yapmak ve harâmlardan sakınmakdır. İslâmiyyetden ve tesavvufdan haberi olmıyan kimseler, dîni, dünyâ kazançlarına âlet ediyorlar. Bu yobazlar, tesavvufa, hattâ ibâdetlere, mistik bir hareket olarak, müzik sokmuş, müzik âletlerinin nağmelerine göre vücûd hareketleri yapmak gibi husûslara, âyin demişlerdir. [Mevlevî âyinleri gibi.] Başlarında mezâr taşına benzeyen beyâz uzun külâhları (sikkeleri) ile dönen mevlevîler, sağ ellerini semâya kaldırırlar ve sol ellerini semâdan aldıklarını dünyâ yüzüne göndermeği belirtmek için, aşağı indirirler. İslâm dîni ile hiçbir alâkası olmıyan ve âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde bulunmıyan böyle âyinleri, tarîkat olarak, İslâmiyyet olarak tanıtıyorlar. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” ve Eshâb-ı kirâmdan “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” hiçbiri, böyle âyinler yapmadı. Onların zemânlarında tesavvuf vardı. Fekat böyle tarîkatçılık yokdu. Şimdi, bu âyinleri görmek için dünyânın her tarafından birçok insan gelmekdedir. Yabancı dillerde tesavvuf hakkında yazılan eserler çokdur ve hepsinde bu bid’at, bozuk yollardan bahs olunmakdadır. İmâm-ı Gazâlî “rahime hullahü teâlâ” hem kelâm âlimi, hem de hakîkî tesavvufun mütehassıslarından idi. Kanûnî Sultân Süleymânın “rahime hullahü teâlâ” şeyhulislâmı büyük din âlimi Ebüssü’ûd Efendi “rahime hullahü teâlâ” (896 [m. 1490]-982 [m. 1574]) nin tesavvuf ehline karşı çok sert davrandığı, hattâ onların i’dâmı için fetvâ verdiği söylenir. Bu doğru değildir. Ebüssü’ûd Efendi, tesavvuf ehli için değil, bunların içine karışan sapık tarîkatçılar için ve (Tesavvufda yüksek dereceye varanlar için, din teklîfleri kalkmışdır. Onlar için halâl ile harâmın farkı yokdur) diyenler için sert davranmış ve bunların fitne çıkarmak, İslâmiyyeti yıkmak günâhları için, i’dâm edilmelerine fetvâ vermişdir.
İslâm ilmlerine felsefe karışdıranları red edenlerin başında, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” bulunmakdadır. Meşhûr olan bir hadîs-i şerîfinde, (Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak. Yetmişikisi Cehenneme gidecek, yalnız birisi kurtulacak. Bunlar benim ve eshâbımın yolunda olanlardır) buyurdu. Gelecekden haber veren bu hadîs-i şerîf, büyük bir mu’cizedir. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” haber verdiği gibi oldu. İslâm bilgilerine felsefeyi karışdırarak, Eshâb-ı kirâmın yolundan ayrılan yetmişiki fırkayı ve bunların felsefelerini,(Ehl-i sünnet) âlimleri uzun bildirmişler, yukarıdaki hadîs-i şerîfin ışığı altında, bunları vesîkalarla red etmişlerdir.