Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma vahy eyledi ki, (Gîbet edip tevbe eden kimse, Cennete en son gidecekdir. Gîbet edip, tevbe etmiyen kimse, Cehenneme en önce girecekdir.) İbrâhîm Edhem “rahime-hullahü teâlâ”, bir yemeğe da’vet edilmişdi. Sofrada, çağrılanlardan birinin bulunmadığı söylenince, o ağır kimsedir, denildi. İbrâhîm bin Edhem “rahime-hullahü teâlâ”, gîbet edildi, buyurdu ve çıkıp gitdi. Hadîs-i şerîfde, (Bir kimse için söylenen kusûr, onda varsa, bu söz gîbet olur. Yoksa bühtân, ya’nî iftirâ olur) buyuruldu. Dindeki kusûrları söylemek, meselâ nemâz kılmaz veyâ şerâb içer veyâ sirkat eder veyâ söz taşıyıcıdır demek ve dünyâdaki kusûrlarını söylemek, meselâ sağırdır, şaşıdır demek, gîbet olur. Dindeki kusûrları, onu kötülemek için söylenirse, gîbet olur. Onun islâhını düşünerek söylerse, gîbet olmaz. Acıyarak söylemek de, gîbet olmaz denildi. Bu köyde, nemâz kılmıyan var veyâ komünist var, hırsız var demek, gîbet olmaz. Çünki, belli bir şahs söylenmemişdir.
Bir kimse, nemâz kılar, oruc tutar, hem de insanlara eli ile zarar verir. Meselâ döver, mallarını gasb eder, sirkat eder. Yâhud dili ile zarar verir. Meselâ söver, iftirâ eder, gîbet eder, söz taşır. Âşikâre yapılan fısk ve harâmları ve bid’atları söylemek, gîbet olmaz. Bunları men’ etmesi için hükûmete haber vermesi, günâh olmaz. Bir kimse, babasından gizli harâm işleyince, babasının mâni’ olacağını bilenin, babasına söylemesi veyâ yazarak bildirmesi lâzımdır. Mâni’ olacağı bilinmiyorsa haber vermek câiz olmaz. Çünki, düşmanlığa sebeb olur. Birinin zararlarını, ona acıdığı için veyâ başkalarının ondan sakınması için söylerse, gîbet olmaz. Onu kötülemek için söylerse, gîbet olur. Altı kişinin kusûrlarını, ayblarını arkasından söylemek, gîbet olmaz: Ona acıdığı için söylemek, ona mâni’ olunması için söylemek, fetvâ almak için söylemek, müslimânları onun şerrinden korumak için söylemek. O kusûr, ona ism olmuş ise, onu bu ism ile tanıtmak mecbûriyyetinde olmak. Âşikâre, herkesce bilinen fıskı, bid’ati ve zulmü söylemek. Kızarak, onu kötülemek niyyeti ile söylenen, gîbet olur. Satılmakda olan mâlın kusûrunu müşteriye söylemek, satıcıyı gîbet etmek olmaz. Evlenecek erkeğe, nikâh edeceği kızın aybını, kusûrunu haber vermek, gîbet olmaz, nasîhat olur. Birşeyi bilmeyene nasîhat vermek, vâcibdir. Açıkca harâm işliyenin ve zulm edenin, açık olmıyan başka ayblarını bildirmek, gîbet olur. Hadîs-i şerîfde, (Hayâ cilbâbını çıkaran kimseyi söylemek gîbet olmaz) buyuruldu. Cilbâb, kadınların geniş baş örtüsüdür. Burada, hayâ cilbâbını çıkarmak, açıkca harâm işlemek demekdir. Hadîs-i şerîf, böyle kimsenin hayâsı olmadığını işâret etmekdedir.