Kalbin ve rûhun iki kuvveti olduğunu mukaddemenin son sahîfesinde bildirmişdik. Birincisi,(Kuvve-i âlime) ve (Müdrike) denilen (anlama kuvveti) idi. Bu kuvvete, (Nutk) ve (Akl)demişdik. Bu kuvvet ile, aklın erdiği şeyleri anlarlar. İkincisi, hareket etdiren (Kuvve-i âmile), (yapıcı kuvveti) idi. Her iki kuvvet de ikiye ayrılır. Aklın birinci kısmına (Hikmet-i nazarî),ikinci kısmına (Hikmet-i amelî) denir. Yapıcı kuvvetin birinci kısmına (Şehvet) denir ki, zevkli, tatlı şeylere kavuşmak istiyen kuvvetdir. İkinci kısmına (Gadab) denir ki, beğenmediği şeylerden uzaklaşdırmak istiyen kuvvetdir. Bu dört kuvvetden muhtelif işler meydâna gelir. Bu işler akla uygun, güzel, noksan olmakdan ve aşırı olmakdan kurtulmuş olursa, bunları yapan huy fazîlet olur. Noksan veyâ aşırı olan işleri yapan huy, rezâlet olur. Aklın nazarî kuvveti iyi olursa, o huya (Hikmet) denir. İkinci kuvveti olan (Hikmet-i amelî) kuvveti iyi olursa, o huya(Adâlet) denir. Kalbin ve rûhun, yapıcı kuvvetlerinin şehvânî kuvveti iyi olursa, o huya (İffet)denir. Gadabî kısmı iyi olursa, o huya (Şecâ’at) denir. İyiliklerin başı, bu dört huydur. Adâletin azı çoğu olmaz. Diğer üçünün aşırı ve noksan olmaları, rezâlet olur. Hikmetin aşırısı(Cerbeze) ya’nî, ukalâlıkdır. Noksan olması ise; (Belâdet), ya’nî kalın kafalılıkdır. Adâletin aşırısı ve noksanı olmaz. Yalnız zıddı, tersi olur ki, bu da (Zulm)dür. İffetin aşırısı (Fücûr) ya’nî(Sefâhet)dir. Noksan olması ise (Humûd) ya’nî durgunlukdur. Şecâ’atin aşırısı (Tehevvür)ya’nî saldırmakdır. Noksanı, korkaklıkdır. Ahlâkın bu nev’leri, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin(İhyâ) kitâbında böyle ta’rîf edilmişdir. Abdülganî Nablüsînin[1] (Hadîkat-ün-Nediyye)kitâbında da yazılıdır. Bu kitâb, arabî olup, İstanbulda, (Hakîkat Kitâbevi) tarafından, ofset yolu ile basdırılmışdır. Ba’zılarına göre hikmet, iffet ve şecâ’at bir araya gelince (adâlet) olur.
Cerbeze huylu kimse, rûhun kuvveti olan aklını, hiyle, dedikodu, maskaralık yapmak için kullanır. Belâdet huylu kimse, hakîkatları anlıyamaz. İyi, kötü şeyleri birbirinden ayıramaz. Tehevvür huylu kimse, kendini tehlükelere atar. Kuvvetli düşmanla döğüşmeğe kalkar. Korkak olan adam, sabr edemez. Dayanamaz. Hakkını arayamaz. Fücûr huylu olan kimse, yimekde, içmekde ve evlenmekde mekrûhlara ve harâmlara sapar. Çirkin, kötü işlerden zevk alır. Humûd huylu olan kimse de, halâl olan zevkleri, meşrû’ olan arzûları terk eder. Yâ kendi helâk olur, yâhud nesli kesilir.
İnsanlarda bulunan bütün güzel ahlâk, yukarıda bildirilen dört iyi ana huydan doğar. Herkes bu dört huy ile öğünür. Hattâ, soyu ile, yakınları ile iftihâr eden kimseler, onlarda bu huylar bulunduğu için öğünürler.
—
[1] Abdülganî Nablüsî, 1143 [m. 1731]de Şâmda vefât etdi.