İmâm-ı hay denilen kimse, meyyitin hayâtında, kendisine hüsn-i zan etdiği, âlim müslimân kimsedir. Ve ondan sonra, meyyitin velîsidir. Velîsi gelmeyince, zikr olunanlardan gayri bir kimse kılmış olsa, velîsi muhayyerdir. Dilerse, iâde eder veyâ etmez. [Bunun tafsîli,(Se’âdet-i Ebediyye) adındaki ilmihâl kitâbında vardır.]
Ve dahî, bir kimsenin cesedi ortasından biçilmiş olup, yalnız nısfı bulunsa, o yarımın nemâzı kılınmaz.
Bir ölü bulsalar ki, parça parça olmuş ve her parçası başka bir yerde olsa, onun dahî nemâzı kılınmaz. Fekat, o parçaları bir araya getirseler, nemâzı kılınır.
Bir cenâzeyi yıkasalar, bir yeri kuru kaldı deseler, eğer kefenlenmedi ise, onu yıkarlar. Amma, kabrin yanına vardıkdan sonra, bunun abdest a’zâlarından bir yeri kuru kaldı deseler, o yerini yıkarlar ve nemâzını kılarlar. Kabre koyup, üzerini örtdükden sonra, haber verseler, o vakt onu kabrden çıkarmazlar. Yıkanmadan gömülen, üzerine toprak atılmamış ise, çıkarılıp yıkanır.
Ve dahî, bir cenâzeye teyemmüm etdirseler, götürülürken su bulunsa, muhayyerdir.
Bir beldede, birçok kimseler ölmüş olsa, hepsi için tek bir nemâz kılmak câizdir. Tabiî, islâmiyyetin hükmü tatbik olunarak. Lâkin, evlâ olan, teker teker kılmakdır.
Ve dahî, cenâze nemâzına, (Allahü teâlânın rızâsı için nemâza, er [veyâ hâtun] kişi için düâya, uydum şu hâzır olan imâma) diye niyyet eyleye.
Ve dahî, bir kimseyi, yol kesip soygunculuk ederken tutsalar, hâkimin ve velînin re’yi ile öldürseler yâhud bir kimseyi devlete olan isyânı sebebiyle, döğüşürken öldürseler veyâhud, bir kimse, kendi anasını veyâ babasını öldürse, bunların nemâzları kılınmaz.
Kendi kendisini öldürse ya’nî intihâr etse, onun nemâzı kılınır (Dürr-ül-muhtâr).
Ve dahî, Ehl-i sünnet olanların, on alâmeti vardır:
1- O kimse cemâ’ate müdâvemet eder.
2- [İ’tikâdı veyâ fıskı, küfre varmayan] imâma uyar.
3- Mest üzerine meshi câiz görür.
4- Eshâb-ı kirâmdan “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” hiç birine kötü söz söylemez.
5- Devlete isyân etmez.