Binâenaleyh Allahü teâlâ kime akl verirse, hayâ ile îmân da onunla berâberdir. Aklı olmıyanın ne hayâsı ve ne de îmânı bulunmaz.
Birgün Hasen-i Basrîye “rahime-hullahü teâlâ” bir kadın gelerek sordu: (Yâ imâm! Din temizliği nedir? Din cevheri nedir. Din hazînesi nedir?)
Hasen-i Basrî “rahmetullahi aleyh” cevâben, (Siz söyleyin biz dinleyelim) dedi. Kadın, (Din temizliği abdest almakdır. Din cevheri, Allahü teâlâdan korkmak ve hayâ etmekdir. Din kuvveti ise, nemâzdır. Çünki, Hak teâlâ hazretleri, hayâ eden kulunu medh eylemişdir. Din hazînesi ilmdir. Çünki, her kimin abdesti olmazsa, dîni temiz olmaz. Her kimin hayâsı olmazsa ve Allahü teâlânın korkusu olmazsa, onda dînin cevheri olmaz. Her kimin ilmi olmazsa, dînin hazînesi olmaz) dedi.
Hasen-i Basrî “rahime-hullahü teâlâ” bu kadının sözüne hayrân olarak, hak söylediğini tasdîk eyledi.
Îmânı beş dürlü temsîl ederler: Îmân beş katlı bir kaleye benzer. Birinci katı altından, ikinci katı gümüşden, üçüncü katı demirden, dördüncü katı tunçdan ve beşinci katı ise bakırdandır.
Bakır dediğimiz kat, edebdir. Bir kimsenin edebi olmazsa, herhâlde o katdan şeytân geçer. Şâyet edebi olup, şeytânı o katdan geçirmezse, o kimsenin îmânı kurtulur.
Demir dediğimiz sünnetdir. Tunç tabakası dediğimiz, farzdır. Gümüş tabakası dediğimiz, ihlâsdır. Altın tabakası dediğimiz Allahü teâlâ hazretlerine yakınlıkdır. Her kimin edebi varsa, sünnete yol bulur, ihlâsı varsa Allahü teâlânın sevgisine kavuşmağa yol bulmuş olur.
Bir kimse âdâbı gözetmezse, ya’nî edebi olmazsa, sünnete yol bulamaz. Sünneti tutmayan kimse, farza yol bulamaz. Farzı tutmayan da, ihlâsa yol bulamaz.
Her kim verdiğini Allahü teâlâ hazretlerinin rızâsı için verirse ve sevdiğini de, Allah için severse ve düşmanlığını da, Allah için yaparsa, o kimsenin îmânı temâm olur. Ahlâkı güzel olanın da,îmânı kâmil olur. Îmânın alâmeti, kâfirleri kâfir oldukları için sevmemekdir. [Îmânı olan kimse, islâm düşmanlarını, komünistleri, masonları, bid’at sâhiblerini sevmez.]
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz buyururlar ki, (Sizin îmânen mükemmel olanınız, ahlâken güzel olup, insanlara iyilik yapanlardır.) Zîrâ, Hak teâlâ hazretleri Kur’ân-ı kerîmde buyurur ki: (Muhakkak sen yüksek bir ahlâk üzerindesin.) Ya’nî, Allahü teâlâ hazretleri Habîbinin “sallallahü aleyhi ve sellem” ahlâkını medh eylemişdir.