Abdest havlusu ve burun mendili kullanmak günâh değildir. Kur’ân-ı kerîm ile ve düâ ile olan mıskaları yapmak ve kullanmak câizdir ve insanı korurlar. Kur’ân-ı kerîm, maddî ve ma’nevî her derde şifâdır ve her harfi mubârekdir ve muhteremdir. İnsanlara, hayvânlara ve eşyâya nazar değer.)
139 – Takvânın en yüksek mertebesi Allahü teâlânın farz eylediğini işleyip, harâm kıldığını terk etmekdir.
140 – Mü’min kardeşlerini sevindirmeğe çalış! Zîrâ Peygamberimiz, (Bir kimse, bir mü’min kardeşini sevindirirse, Hak teâlâ o kimsenin kalbini kıyâmet gününde ferahlandırır) buyurdu. Yine, (Bir kimse, bir ma’sûm çocuğu sevindirirse, Hak teâlâ o kimsenin şirkden başka geçmiş günâhlarını afv eder) ve (Her kim dünyâda bir mü’min kardeşinin işini görürse, Hak teâlâ, o kimsenin yetmiş işine kolaylık ihsân buyurur. O yetmiş işin on dânesi dünyâda, altmış dânesi kıyâmet günündedir. Bir kimse, bir mü’min kardeşinin aybını kapatırsa, Allahü teâlâ o kimsenin bütün ayblarını kıyâmet günü kapatır!) buyurdu.
141 – Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (İnsanın işlediği hayrlı amel dâimî olmalı, dâimî olarak işlenen amel, insanı maksadına ulaşdırır.)
ZÜHD VE TAKVÂ FASLI
142 – Dâimâ zühd ve takvâ üzere bulun! Yahyâ ibni Muâz “rahime-hullahü teâlâ” [258 de Nîşâpûrda vefât etdi] buyurdu ki, zühd demek, dünyâ zînetini terk etmekdir. Zîrâ Peygamberimiz buyurdu ki, (Dünyâyı sevmek, bütün hatâların başlangıç noktasıdır. Dünyâdan kendini sakınan kimseler, zâhid olanlardır.)
143 – Habîbullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki,(Ümmetim üç şeyi sever, fekat o üç şey onların değildir:
1- Vücûddaki canı sevmek,
2- Malı sevmek,
3- Dünyâyı sevmek.) [Dünyâ, arabî bir kelimedir. Fen ilminde (en yakın şey) demekdir. Erd küresi, güneşden, aydan, yıldızlardan dahâ yakın olduğu için, Erd küresine dünyâ denir. Kıyâmetden önceki zemân, kıyâmetden sonraki zemândan dahâ yakın olduğu için, birincisine (Dünyâ hayâtı), ikincisine (Âhiret hayâtı) denir. Dünyâ kelimesinin din bilgisindeki ma’nâsı, (En zararlı, fenâ şey) demekdir. Küfre sebeb olan şeyler, harâmlar, mekrûhlar, dünyâ demekdir. Mubâhlar, ahkâm-ı islâmiyyeye uymağa mâni’ olunca, dünyâ olurlar. Muhabbet, sevmek, hep berâber olmağı istemek, berâber olmakdan zevk, lezzet duymak demekdir.