Aynı zemânda, büyük bir tüccâr olup, her sene fakîrlere yüzbin altun verirdi. Allahü teâlâdan çok korkardı. Harâm ve şübheli şeylerden kaçınırdı. Arkadaşlarına ve muhtâc olanlara para vererek yardımlarına koşardı. Süfyân-ı Sevrî, Süfyân bin Uyeyne, Fudayl bin İyâd, İbni Semmâk, Mesrûk gibi büyük kimselere çok ihsânı vardı. Her işi ilmine uygun idi. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” ilmine tâm vâris idi. Mevlânâ Abdürrahmân Câmî “rahime-hullahü teâlâ”, fârisî dilde yazdığı (Şevâhid-ün-nübüvve) kitâbında, Abdüllah bin Mubârekin üstünlüğünü misâller vererek, uzun anlatmakda, çok övmekdedir. İşte bu büyük âlim buyuruyor ki, (Mu’âviye “radıyallahü anh”, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yanında giderken, bindiği atın burnuna giren toz, Ömer bin Abdül’azîzden bin kerre efdaldir). Artık başka bir söze lüzûm kalır mı? İnâd edenlerin iddi’âları çürümez mi?
Server-i âlem “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâz kıldırırken rükû’da (semî’ Allahü limen hamideh)deyince, ilk safda bulunan Mu’âviye “radıyallahü anh” da, (Rabbenâ lekel-hamd) dedi. Böyle söylemesi, takdîr ve tahsîn buyurularak, bunu söylemek kıyâmete kadar sünnet olarak kaldı. Ne büyük mazhariyyet! Abdüllah ibni Mubârek gibi, maddî ma’nevî üstünlüğü, din imâmlarının hepsi tarafından tasdîk edilen büyük bir islâm âlimi, Mu’âviye “radıyallahü anh” için böyle medh ve senâ etdikden sonra, câhillerin ve nefslerine aldanmış olanların ve inâd edenlerin güvenecek bir delîlleri kalır mı?
Gençleri aldatmağa çalışan, yurt dışındaki islâm düşmanları, Ehl-i beyti seviyoruz diyorlar. Eğer yalnız Ehl-i beyti sevmekle kalıp, diğer Eshâb-ı kirâma düşmanlık etmeselerdi, Eshâb-ı kirâma saygı gösterselerdi ve Eshâb-ı kirâm arasındaki muhârebelerin ictihâd sebebiyle, din gayretiyle yapıldığına inansalardı, mezhebsiz olmakdan kurtulurlardı. Çünki, Ehl-i beyti sevmemek, (Hâricî) olmakdır. Eshâb-ı kirâmı sevmemek sapık olmakdır. Ehl-i beyti de, Eshâb-ı kirâmın hepsini de sevmek ve hürmet etmek(Ehl-i sünnet)den olmakdır. Demek oluyor ki, mezhebsizlik, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâb-ı kirâmından bir kısmını sevmemek demekdir. Ehl-i sünnet ise, sevmemeklikden kurtulup, hepsini sevmekdir. Îmânı kuvvetli olan, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” büyüklüğünü anlıyabilen, aklı işliyebilen bir kimse, Eshâb-ı kirâmı sevmeği, onlara düşmanlık etmekden elbet dahâ doğru ve dahâ iyi bulur. Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” sevdiği için, bunların her birini sever. Zâten hadîs-i şerîfde, (Onları sevenler, beni sevdikleri için severler. Onlara düşmanlık edenler, bana düşman oldukları için ederler) buyurulduğunu yukarıda bildirmişdik.