Hangi sözlerine inanılabilir? Ebû Hüreyreye “radıyallahü anh” dil uzatıyorlar, söğüyorlar. Hâlbuki, bilmiyorlar ki, onu kötüleyince, ahkâm-ı islâmiyyenin yarısı kötülenmiş olur. Çünki, ictihâd derecesine varmış olan büyük âlimlerimiz buyuruyor ki, ahkâm-ı islâmiyyeyi bildiren üçbin hadîs-i şerîf vardır. Ya’nî üçbin ahkâm-ı islâmiyye, sünnet ile belli olmuşdur. Bu üçbinden binbeşyüzünü haber veren Ebû Hüreyredir. O hâlde, onu kötülemek, ahkâm-ı islâmiyyenin yarısını kötülemek olur. İmâm-ı Muhammed bin İsmâ’îl Buhârî buyuruyor ki, Ebû Hüreyreden “radıyallahü anh” hadîs-i şerîf işitip de söyliyenler, sekiz yüzden fazladır. Bunların hepsi de, Eshâbdan ve Tâbi’îndendir. Bunlardan biri Abdüllah ibni Abbâs ve biri Abdüllah ibni Ömer, birisi Câbir bin Abdüllah, birisi de Enes bin Mâlikdir “radıyallahü anhüm ecma’în”. Bunların söylediği, Ebû Hüreyreyi “radıyallahü anh” kötüleyen söz, hadîs-i şerîf değildir. Uydurmadır. Hâlbuki, onun ilmini ve anlayışını bildiren hadîs-i şerîf meşhûrdur. Kendi düşüncesi ile böyle büyük zâtı, hazret-i Alîye “radıyallahü anh” düşman sanarak, ona karşı ağzına geleni söylemek, ne büyük insâfsızlıkdır. Bu sapıtmaların sebebi, hep sevginin taşkınlığıdır. Az kalsın îmânları gidecek. Hazret-i Alî “radıyallahü anh” için de, iki yüzlülük yapıp, susdu diyorlar. Onun Şeyhaynı, ya’nî hazret-i Ebû Bekrle Ömeri “radıyallahü anhümâ” medh eden sözlerine acabâ ne diyecekler. Halîfe iken, birçok insan arasında söylediği, üç halîfenin hilâfetlerinin doğruluğunu bildiren sözleri karşısında ne yapacaklar? Çünki, iki yüzlülükle, hilâfet kendi hakkı olduğunu ve üç halîfenin hilâfetlerinin haksız olduğunu söylemedi diyorlarsa da, onların hilâfetlerinin doğru olduğunu ve kendisinden dahâ yüksek olduklarını söylemesi lâzım değildi. Bundan başka, üç halîfenin üstünlüğünü bildiren hadîs-i şerîflere ve bunları ve başkalarını Cennet ile müjdeliyen hadîs-i şerîflere ne diyecekler? Çünki, Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” de, iki yüzlülük yapdı demeleri câiz değildir. Peygamberlerin doğruyu bildirmeleri lâzımdır. Dahâ, dahâ! Bunları medh eden âyet-i kerîmelere ne diyecekler? Allahü teâlâya da mı dil uzatacaklar?
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde Tevbe, Mâide ve Mücâdele ve Beyyine sûrelerinde buyuruyor ki, (Biz onların her birinden râzıyız. Onların herbiri de, Allahü teâlâdan râzıdırlar). Demek ki, hem sevmiş, hem de sevilmişlerdir.
A’râf ve Hicr sûrelerinde meâlen, (Biz azîmüşşân, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nez’ etdik)buyuruyor. Ya’nî kalblerindeki kin, hıyânet ve birbirlerine düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp atdık. Bu âyet-i kerîme gösteriyor ki, hiçbir sahâbî, hiçbir sahâbî için hased ve kin besliyemez.