415

Fıkh âlimlerinden ba’zısı, hazret-i Mu’âviyeradıyallahü anh” için cevr, ya’nî zulm etdi demiş ise de, bundan maksadları hazret-i Emîrin hilâfeti zemânında kendini halîfe i’lân etmesi haksız idi, demekdir. Yoksa yoldan çıkmak ve günâh alâmeti olan zulm demek değildir. Bu sûretle, sözleri, Ehl-i sünnet büyüklerinin sözlerine uymuş olur. Bununla berâber, hakîkî din âlimleri, böyle yanlış ma’nâlar anlaşılabilecek sözleri söylemezler. Hazret-i Mu’âviye için “radıyallahü anh” zâlim, nasıl denilebilir? Bunun, Allahü teâlânın emrlerini ve müslimânların haklarını gözetmekde âdil bir halîfe olduğunu(Savâik-ı muhrika) kitâbında, allâme İbni Hacer-i Mekkî yazıyor. Böyle sözleri, Yezîd için söyleseler yeridir. Fekat, Mu’âviye “radıyallahü anh” için söylemek çok şeni’, çok çirkin olur. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem”, hazret-i Mu’âviyeye “radıyallahü anh”, hayrlı düâlar etdiğini, hadîs âlimlerinin hepsi söylüyor. Meselâ, (Yâ Rabbî, ona kitâb ya’nî yazı ve ilm ile hesâb öğret ve onu azâbdan koru!) ve bir kerre de, (Yâ Rabbî! Onu doğru yola götür ve doğru yola götürücü yap!)buyurdu. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” düâsının kabûl olunacağı ise, şübhesizdir. Ona beddüâ etdi diyen yeni [câhil, sapık] din adamlarının (!) din kitâblarından hiç de haberleri olmadığı anlaşılmıyor mu? İmâm-ı Şa’bî hazretlerinin hazret-i Mu’âviyeyi “radıyallahü anh” kötülediği yolundaki sözleri de doğru değildir. Böyle birşey olsaydı, Şa’bînin talebesi olan imâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin, bu sözleri söylemesi lâzım gelirdi. İmâm-ı Mâlik “radıyallahü anh”, bir rivâyete göre, Tebe-i tâbi’îndendir ve hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anh”ın asrında yaşamışdır. Medîne-i münevvere âlimlerinin en yükseği olduğu muhakkakdır. İşte, o büyük âlim, Mu’âviyeyi ve Amr bin Âsı “radıyallahü teâlâ anhümâ” söğenleri öldürünüz der mi idi? Demek ki, onu söğmeği, büyük günâhlardan sayarak, söğenleri öldürmeği emr etmişdir. Onu söğmeği, hazret-i Ebû Bekri ve Ömeri ve Osmânı “radıyallahü anhüm” söğmek gibi bilmişdir.

O hâlde, hazret-i Mu’âviyeyi “radıyallahü anh” söğmek aslâ câiz değildir. İyi düşünmek lâzımdır ki, hazret-i Mu’âviye “radıyallahü anh”, bu işlerde yalnız başına değildi. Eshâb-ı kirâmın hemen hemen yarısı onunla berâberdi. Eğer hazret-i Emîr “radıyallahü anh” ile muhârebe edenlere kâfir veyâ fâsık denirse, dîn-i islâmın yarısı yıkılır. Zîrâ, dîn-i islâmı dünyâya yayan, bizlere bildiren onlardır. Onları ancak zındık, ya’nî dîn-i islâmı yıkmak için uğraşan kimse kötüler. O muhârebelerin, karışıklıkların ortaya çıkması, hazret-i Osmânın “radıyallahü anh” şehâdeti ile başladı. Kâtillerden kısâs istenmesi ile başladı. Talha ile Zübeyr “radıyallahü anhümâ” kısâs gecikdiği için, Medîne-i münevvereden çıkdılar. Âişe de “radıyallahü anhâ”, bu işde bunlarla berâberdi. Kısâsı bir ân önce yapdırmak istiyorlardı.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.