Mu’âviyeye “radıyallahü teâlâ anh”, Yemenden harac malı göndermişlerdi. Bu kâfile, Şâma giderken, Medîneye uğradı. Hazret-i Hüseyn “radıyallahü teâlâ anh”, bunların hepsini alarak, Ehl-i beyte ve sevdiklerine taksîm etdi ve hazret-i Mu’âviyeye şöyle yazdı: (Üzerlerinde mal ve amber yüklü develeri Yemenden Şâma götürüyorlardı. Size götürdüklerini (Beyt-ül-mâl) hazînesine koyacaklarını anladım. Bana lâzım olduğu için, hepsini ellerinden aldım. Vesselâm!) Hazret-i Mu’âviye, hazret-i Hüseyne “radıyallahü anhümâ” şöyle cevâb yazdı: (O deve kâfilesine dokunmasaydın, bana getirdikleri zemân, senin nasîbini, senden esirgemezdim. Fekat, ey kardeşim, senin müdârâ edecek, tabasbus yapacak bir kimse olmadığını biliyorum. Benim zemânımda, sana kimseden bir zarar gelmez. Çünki senin kıymetini, yüksek dereceni biliyorum. Her yapdığını hoş karşılarım). Bu mektûblar (Nâsih-ut-tevârîh) kitâbının 57. ci sahîfesinde yazılıdır.
Emîr Mu’âviye “radıyallahü teâlâ anh”, Şâma gelip kendisine söğenleri de hoş karşılardı. Onlara mal, para ihsân ederdi. Yukardaki şî’î kitâbı, bunu da şöyle anlatıyor: (Hazret-i Alînin yanından Şâma gelenler Mu’âviyeye kötü söylerler ve söğerlerdi. Onu incitirlerdi. Bunlara da Beytülmâldan ihsânlarda bulunurdu. Zararsız, sıkıntısız dönüp giderlerdi.) (Sahîfe: 38). Bu yazılanlardan anlaşılıyor ki, hazret-i Hüseyni şehîd etdirdi diyerek, hazret-i Mu’âviyeyi kötülemek, çok çirkin iftirâ ve pek büyük yalan olmakdadır.
Mu’âviye “radıyallahü teâlâ anh” için hazret-i Haseni “radıyallahü teâlâ anh” zehrledi diyerek, kötülemeğe kalkışmak da, mümkin değildir. Çünki şî’îlerin (Cilâ-ül’uyûn) kitâbının 323.cü sahîfesinde de yazdığı gibi, hazret-i Hasen (Allaha yemîn ederim ki, bana karşı, Mu’âviye, bunlardan dahâ iyidir. Bunlar şî’î olduklarını söyliyorlar. Hâlbuki, beni öldürmeğe kalkışdılar ve mallarımı çaldılar) demişdir.
Şî’î kitâbları, Yezîdin de, bu cinâyetlere karışmadığını ve sanıldığı gibi, kötü olmadığını çeşidli şekllerde yazmışlardır. Babasının hazret-i Hüseyn hakkındaki vasıyyetini hiç unutmadı. Hazret-i Hüseyni Kûfe şehrine çağırmak için bir şey yazmadı. Onu öldürmeğe kalkışmadı. Şehîd edilmesi için emr de vermedi. Şehîd edilince, sevinmedi. Hattâ çok üzüldü, ağladı. Onun için mâtem yapılmasını emr etdi. Şehîd edenlere karşı sert davrandı. Hazret-i Hüseynin Ehl-i beytine çok saygı gösterdi. İmâm-ı Hüseynin Ehl-i beytinin Şâmdan Medîneye gitmek arzûlarını kabûl edip, izzet ve ikrâm ile ve muhâfaza altında gönderdi. Bunlar, şî’î kitâblarında uzun yazılıdır.