Haydarpâşada askerî tıbbiyye mekteb-i şâhânesi 24 Teşrîn-i evvel 1321 de açıldı. [1322] de dilsiz ve sağırlar mektebi açıldı. [1322] de Bingâzîye telgraf hattı yapıldı. [1323] de (İstanbul-Köstence) kablosu döşendi. Haydarpâşa istasyonu binâsı yapıldı. Beşiktaş tepesindeki Yıldız serâyını ve önündeki câmi’i yapdırdı. Velhâsıl Avrupada yapılan yeniliklerin hepsini en modern şeklde yurdumuzda yapdırdı. Ne yazık ki, [1327] de tahtdan indirilince, bütün bu ilerlemeler durdu ve memleket kana boyandı. Abdülhamîd hân, (İstanbul-Eskişehir-Ankara) ve (Eskişehir-Adana-Bağdâd) ve (Adana-Şâm-Medîne) demiryollarını yapdırdığı zemân, başka memleketlerde bu kadar demiryolu yokdu. Din bilgileri, fen ve edebiyyât üzerinde çok kitâb basdırdı. Köylere kadar kurslar açdırdı. Parasız kitâblar gönderdi. Harb gücünü gayb etmiş olan eski gemileri Halice çekip, Avrupada yeni yapılan üstün evsâflı kruvazörler, zırhlılar ile donanmayı kuvvetlendirdi. Askeri, subayı öyle şerefli olmuşdu ki, bir kahve önünden bir binbaşı geçerken, kahvede oturanlar ayağa kalkarak saygı gösterirlerdi. Öyle bereket vardı ki, bir binbaşının evinde pişen yemekden, bir mahalle fakîrlerinin karnı doyardı. Bütün millet, sivil, asker, herkes birbirini çok severdi. Yalnız [1313] yılında, Yunan isyânı oldu. Ethem pâşa “rahime-hullahü teâlâ” kumandasında gönderdiği askeri, kendisi serâydan idâre ediyordu. Askeri yirmidört sâatde Termopil geçidini aşıp, Atinaya girdi. Bütün Avrupa kumandanları buna şaşırdı. Çünki, Alman kurmayları, Osmânlı ordusu, Termopili altı ayda geçemez diye rapor vermişdi.
İkinci Abdülhamîd hânın güzel ahlâkını, dîne olan bağlılığını, edeb ve hayâsının derecesini, aklını, ilmini, adâletini, millet için durmadan çalışdığını, hiç cân yakmadığını, düşmanlarına bile iyilik etdiğini, masonların aldatdıkları ve maşa olarak kullandıkları satılmışları bile afv etdiğini anlamak istiyenlere,(Mâbeyn baş kâtibi) Es’ad beğin (Hâtırât-ı Abdülhamîd-i hân-ı sânî) kitâbını okumalarını tavsıye ederiz. Ermeni komitecilerin hâzırladıkları ve 21 Temmuz 1323 [m. 1905] günü Cum’a nemâzını kılıp, Yıldız câmi’inden çıkarken patlatılan bir arabadaki sâatli bombadan kurtulunca, binlerce seyirci ve ecnebî diplomatlara karşı, düşünmeden, hemen söylediği şu kelimeler, kalbinin temizliğini, milletin olgun, şefkatli bir babası olduğunu göstermeğe yetişir sanırız: (Kendimce en büyük emel, ehâlînin râhat ve mes’ûd olmasıdır. Bu uğurda, gece-gündüz nasıl çalışıldığı ve gayret gösterildiği ma’lûmdur. Gayret ve hüsn-ü niyyetimin min tarafillah mükâfâtı, şu hâdiseden, hıfz-ı Hudâ ile, emîn olmaklığımdır. Onun için, cenâb-ı Hakka şükr ve hamd ederim.