DOKUZUNCU FASL
Allahü teâlâ meâlen buyurur ki, (Yâ Muhammed, başını secdeden kaldır! Söyle, dinlenir. Şefâ’at et, kabûl olunur). Bunun üzerine, Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem”: (Yâ Rabbî! Kulların arasından iyileri ve kötüleri ayır ki, zemânları gâyet uzadı. Herbiri, günâhlarıyle arasât meydânında rezîl ve rüsvây oldular) der.
Bir nidâ gelir: (Evet yâ Muhammed!) “sallallahü aleyhi ve sellem” denilir. Cenâb-ı Hak, Cennete emr eder ki, her cins zîneti ile zînetlenir. Arasât meydânına getirilir. O derece güzel kokusu vardır ki, beşyüz senelik yoldan duyulur. Bu hâlden kalbler ferâhlanır. Rûhlar dirilir. [Lâkin kâfirler, mürtedler ve müslimânlarla alay edenler, Kur’ân-ı kerîme hakâret edenler, gençleri aldatarak îmânlarını çalanlar ve] amelleri habîs, kötü olanlar, Cennetin kokusunu duymazlar.
Cennet, Arş-ı a’lânın sağ tarafına konulur. Bundan sonra, cenâb-ı Hak, Cehennemi getirmeği emr eder. Cehenneme korku gelir, feryâd eder. Kendisine gönderilen meleklere: (Allahü teâlâ, bana azâb etdirmek için bir mahlûk yaratdı da, onunla bana azâb mı edecek) der. Onlar da: (Allahü teâlânın izzeti ve celâli ve ceberûtü hakkı için, Rabbin seninle âsîlerden, islâm düşmanlarından intikam almak için, bizi sana gönderdi. Sen ise, bunun için halk olundun) derler. Cehennemi dört tarafından çekerek götürürler. Yetmişbin ip takıp çekerler ki, her bir ipde yetmişbin halka vardır. Dünyâdaki demirlerin hepsi toplansa onun bir halkası kadar olamaz. Her halkada, zebânî denilen azâb meleklerinden yetmişbin melek vardır ki, yalnız birine dünyâdaki dağları koparmak emr olunsa, parça parça ederdi. O vakt, Cehennemin bağırması ve gürültüsü ve ateş saçması ve şiddetli dumanı vardır ki, bütün gökyüzünü simsiyâh eder. Mahşer yerine bin senelik yol kalınca, meleklerin ellerinden kurtulur. Gürültüsü ve gümbürtüsü ve sıcaklığı tehammül olunmıyacak derecededir. Mahşerdekilerin hepsi, bundan çok korkarlar. Bu nedir diye sorarlar. Haber verilir ki, Cehennem, zebânîlerin elinden kurtulmuş, size yaklaşıyor da, onun gürültüsüdür derler. Bunun üzerine, herkesin dizinin bağı çözülüp çöküverirler. Hattâ Peygamberler ve Resûller dahî kendilerini tutamaz. Hazret-i İbrâhîm, hazret-i Mûsâ, hazret-i Îsâ, arş-ı a’lâya sarılır. İbrâhîm aleyhisselâm kurban etdiği İsmâ’îl aleyhisselâmı unutur. Mûsâ aleyhisselâm birâderi Hârûn aleyhisselâmı ve Îsâ aleyhisselâm vâlidesi hazret-i Meryemi unuturlar. Her biri: (Yâ Rabbî! Bugün nefsimden başka birşey istemem) der.