Şübhe yokdur ki, Hasen-i Basrî “rahmetullahi aleyh” âhiret hâllerini iyi bilen bir zâtdır. Kıyâmet gününde, bir müslimân getirilir. Onun hiç hasenesi (iyiliği) yokdur ki, mîzânında ağır gelsin. Allahü teâlâ, onun îmânına hürmeten ona rahmet olarak buyurur ki: (İnsanlara git, sana hasene ve sevâb verecek bir kimse ara. Onun ikrâmı sebebiyle Cennete giresin!). O kimse gider. İnsanlar arasında arzûsuna kavuşduracak bir kimse arar. Hâlini anlatacak bir kimse bulamaz. Kime söyler ve sorarsa: (Benim de mîzânımın hafîf gelmesinden korkuyorum. Ben senden dahâ çok muhtâcım) der. Bu hâline çok üzülür. Yanına bir kişi gelerek, (Ne istiyorsun?) der. Bu da, (Bir haseneye [sevâba] muhtâcım. Onu belki bin kişiden istedim. Her biri behâne edip esirgediler) der. Bu kişi, ona der ki, (Allahü teâlânın huzûruna vardım. Sahîfemde bir sevâbdan başka sevâb bulamadım. O da beni kurtarmağa yetmez. Onu sana hibe edeyim. Benden onu al!). O kimse, ferah ve sevinçli olarak gider. Allahü teâlâ, o kulun hâlini bildiği hâlde, (Nasıl geldin?) diye süâl eder. O kişi ile olan mâcerâyı haber verir. O hasenesini veren kulu da Allahü teâlâ huzûruna çağırır. Buyurur ki: (Îmân sâhiblerine benim keremim, senin kereminden, ihsânından dahâ çokdur. Din kardeşinin elinden tut, Cennete gidiniz).
Mîzânın iki gözü berâber olup, sevâb gözü ağır gelmezse, Allahü teâlâ buyurur ki: (Bu, ne Cennet ehlindendir, ne de Cehennem ehlindendir). Bunun üzerine, bir melek; bir sahîfe getirip seyyiât [günâh] kefesi üzerine kor ki, onda yalnız (üf) yazılmışdır. O göz hasene üzerine ağır basar. Çünki (üf) lâfzı, anaya, babaya isyân kelimesidir. Kişi bununla, Cehenneme atılması emr olunur. O kişi ise, iki tarafa bakınır. Allahü teâlâ tarafından kendisinin çağrılmasını talep eder. Allahü teâlâ bunu çağırır. Ve der ki: (Ey âsî kul! Niçin seni çağırmamı istiyorsun?) O kul: (Yâ Rabbî! Anladım ki anama babama âsî olduğum için Cehenneme gideceğim. Onların azâbını bana ilâve buyur da, onları Cehennemden azâd et!) deyince, Allahü teâlâ buyurur ki: (Anana babana dünyâda âsî oldun. Âhıretde ikrâm etdin. Onların elinden yapış da, Cennete götür).
Cennete gönderilmiyenleri melekler yakalarlar. Çünki melekler, âhıret ahkâmını çok iyi bilirler. Hattâ, âhıretden nasîbi olmıyan bir kavme nidâ olunur ki, bunlar âhıretin odunudurlar. Cehennemi doldurmak için halk olundular. Onlara hitâben Allahü teâlâ Sâffât sûresi yirmidördüncü âyetinde meâlen, (Onları durdurun, onlar süâl olunacaklardır)buyurur.
Bunlar habs olunurlar. Tâ ki, kendilerine, Sâffât sûresi yirmibeşinci âyet-i kerîmesinde meâlen, (Size ne oldu ki, birbirinize yardım etmiyorsunuz?) buyuruluncaya kadar kalırlar.