O günâhları işlerken, O, görüyor mu idi? dedi; (Evet) buyurunca, Habeş, bir âh! çekdi ve yıkılıp cân verdi. Îmân ve hayâ böyle olur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet ediniz! Siz, Onu görmüyorsanız da, O sizi görüyor). Onun gördüğüne inanan, Onun beğenmediği birşeyi yapabilir mi? Büyüklerden biri, bir talebesini, başkalarından dahâ çok severdi. Ötekiler, bu hâle üzülürdü. Her birine bir kuş verip, (Bunu, kimsenin görmediği bir yerde kesip getiriniz) dedi. Hepsi tenhâ bir yerde kesip getirdi. O talebe ise, kesmeden getirdi. (Niçin sözümü dinlemedin, cânlı getirdin?) buyurdukda, (Kimsenin görmediği bir yer bulamadım. O, heryeri görüyor) dedi. Diğerleri, bunun müşâhede makâmında olduğunu anladılar. Mısr mâliye nâzırının zevcesi olan Zelîha, Yûsüf aleyhisselâmı, kendisine çağırınca, önce kalkıp büyük olduğunu sandığı, bir heykelin yüzünü örtdü. (Bunu, niçin örtdün?) buyurdukda, ondan utandığım için, dedi. (Sen, bir taş parçasından utanıyorsun da, ben yerleri ve yedi kat gökleri yaratan, Rabbimin görmesinden utanmaz mıyım?) buyurdu. Biri, Cüneyd-i Bağdâdîden (207-298 [m. 910] Bağdâdda) “kuddise sirruh” sorup, (Sokakda, kadınlara, kızlara bakmakdan kendimi men’ edemiyorum. Bu günâhdan kurtulmak için ne yapayım?) dedikde, (Allahü teâlânın seni, senin o kadını görmenden dahâ çok gördüğünü düşün!) buyurdu. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Allahü teâlâ, Adn ismindeki Cenneti, şu kimseler için hâzırladı ki, günâh işliyecekleri zemân, Onun büyüklüğünü düşünüp, Ondan hayâ ederek, günâhlardan kaçınırlar).
[Kadınların, saçları, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkmaları harâmdır. Îmânı olan kadınlar, Allahü teâlânın gördüğünü düşünmeli, yabancı erkeklere çıplak görünmemelidir]. Abdüllah ibni Dînâr “radıyallahü anh” diyor ki, Ömer “radıyallahü anh” ile Mekke-i mükerremeye gidiyorduk. Bir çoban sürüsünü dağdan indiriyordu. Halîfe “radıyallahü anh” buyurdu ki, bu koyunlardan birini bana sat! Ben köleyim. Bunlar benim malım değil, dedi. Efendin ne bilecek, kurt kapdı dersin! O bilmezse, Allahü teâlâ biliyor ya, deyince, Ömer, “radıyallahü anh” ağladı ve efendisini bulup, bu köleyi satın aldı ve âzâd etdi ve (Bu sözün, seni bu dünyâda âzâd etdiği gibi, o cihânda da âzâd eder) buyurdu.
3 -Üçüncü iş, amellerden sonra yapılacak muhâsebedir. Her gün yatarken, o gün yapdığı işler için nefsi hesâba çekmeli, sermâyeyi, kârdan ve zarardan ayırmalıdır. Sermâye farzlardır. Kâr da, sünnetler ve nâfilelerdir. Ziyân ise, günâhlardır.