Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” ziyâret olunmak istemeleri, ümmetinin, bu yoldan da sevâb kazanmaları içindir. İmâm-ı Beyhekînin haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Bir kimse bana selâm verince, Allahü teâlâ, rûhumu geri verir. Onun selâmına cevâb veririm)buyuruldu. İmâm-ı Beyhekî, bu hadîs-i şerîfe dayanarak, Peygamberler mezârlarında diridirler buyurdu. Mubârek rûhunun geri verilmesi demek, yüksek makâmında iken, selâm verene cevâb verir demekdir.
Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” mezârlarında diri olduğunu bildiren hadîs-i şerîfler o kadar çokdur ki, birbirlerini kuvvetlendirmekdedirler. Meselâ, (Kabrimin yanında, benim için okunan salevâtı işitirim. Uzak yerlerde okunanlar bana bildirilir)buyurulmuşdur. Bu hadîs-i şerîfi Ebû Bekr bin Ebî Şeybe “rahmetullahi aleyhimâ” bildirmişdir ve altı büyük hadîs imâmının kitâblarında vardır.
Abdüllah bin Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ”dan ibni Ebiddünyânın haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, bir tanıdığının kabrine uğrayıp selâm verse, meyyit onu tanır ve cevâb verir. Tanımadığı meyyite selâm verirse, meyyit sevinir ve cevâb verir)buyuruldu. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, dünyânın her yerinde, aynı zemânda salât ve selâm edenlerin herbirine ayrı ayrı nasıl cevâb verir denilirse, güneşin bir anda binlerce şehre ışık salması gibidir cevâbı verilir. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hazretlerine selâm verince, onu tanıdığı ve cevâb verdiği anlaşılınca, bir müslimân için bundan büyük bir şeref ve se’âdet olabilir mi? İbrâhîm bin Bişâr “rahmetullahi aleyh”, (Hac etdikden sonra, kabr-i se’âdeti ziyâret için Medîneye gitdim. Hücre-i se’âdet önünde selâm verdim. Vealeykesselâm cevâbını işitdim) buyurmuşdur. Şi’r:
Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâdır bu,
Nazargâh-ı ilâhîdir, makâm-ı Mustafâdır bu!
Murâ’ât-i edeb şartiyle gir Nâbî bu dergâhe,
Metâf-i kudsiyândır, bûsegâh-i Enbiyâdır bu!
Hadîs-i şerîfde, (Ben öldükden sonra, diri iken olduğu gibi anlarım) buyuruldu. Başka bir hadîs-i şerîfde, (Peygamberler kabrlerinde diri olup nemâz kılarlar) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfler, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” kabrde, bilmediğimiz bir hayât ile diri olduğunu göstermekdedir. Evliyânın büyüklerinden Seyyid Ahmed Rıfâ’înin ve birçok Velîlerin “rahime-hümullahü teâlâ”, Resûlullaha “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” verdikleri selâmın cevâbını işitdikleri ve Ahmed Rıfâ’înin, Resûlullahın mubârek elini öpmekle şereflenmiş olduğu, çok sağlam kitâblarda yazılıdır.