Üçüncü kısm: Meyyit, kendini ziyârete gelenleri tanır. Ebû Bekr Abdüllah bin Ebiddünyâ,(Kitâb-ül-kubûr)da diyor ki, hazret-i Âişenin “radıyallahü anhâ” haber verdiği hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, din kardeşinin kabrini ziyârete gider ve mezârı başında oturursa onu tanır ve selâmına cevâb verir) buyuruldu. Ebû Hüreyrenin “radıyallahü anh” bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, tanıdığının mezârı başına gidip selâm verince, meyyit onu tanır ve selâmına cevâb verir. Tanımadığı kimsenin kabrine gidip selâm verince, meyyit selâmına cevâb verir) buyuruldu. Yûsüf ibni Abdülberr ve (Ahkâm) kitâbının sâhibi olan Abdülhak, bu hadîs-i şerîf için sahîhdir dediler. İbni Kayyım-ı Cevziyye, bu hadîs-i şerîfi(Kitâbür-Rûh)da bildiriyor. Sonra çeşidli haberleri de yazıp, burada yazacak dahâ birçok haberler vardır diyor. Hadîs-i şerîflerde, ziyâret kelimesi kullanılmakdadır. Meyyit, kabre geleni tanımasaydı, ziyâret kelimesi kullanılmazdı. Her dilde ve her lügatda, ziyâret kelimesi, tanıyan ve anlıyan kimselerin buluşmasında kullanılır. (Selâmün aleyküm) de anlıyan kimseye söylenir. Bir kimse, kabre yakın bir yerde nemâz kılarsa, meyyitler bunu görür. Nemâz kıldığını anlar ve imrenirler. Yezîd bin Hârûn Sülemî diyor ki: İbni Sâseb, bir cenâzede bulundu. Bir mezâr yanında iki rek’at nemâz kıldı. Sonra kabre dayandı. Diyor ki, vallahi uyanıkdım. Kabrden bir ses işitdim. (Beni incitme! Siz ibâdet yaparsınız, fekat işitmezsiniz, bilmezsiniz. Biz ise biliriz. Fekat hareket edemeyiz. Bana göre, şu kıldığın iki rek’atden dahâ kıymetli birşey yokdur) dedi. Meyyit, İbni Sâsebin kabre dayandığını ve nemâz kıldığını anlamışdı. İbni Kayyım, bunu bildirdikden sonra, meyyitin işitdiğini gösteren, Eshâb-ı kirâmdan gelen çeşidli haberleri yazmışdır. Mezhebsizler, İbni Kayyım için müctehid diyorlar. Onu aşırı övüyorlar. Fekat, İbni Kayyımın bu yazılarına inanmıyorlar. İnananlara da müşrik diyorlar. Bu hâlleri, islâm âlimlerine kıymet verdiklerini değil, işlerine geldiği zemân övdüklerini, hiçbir âlimi beğenmediklerini göstermekdedir. [İbni Ebiddünyâ 261 [m. 894] de Bağdâdda, İbni Abdülberr 463 [m. 1071] de Şâtibede, Yezîd bin Hârûn Sülemî 206 [m. 821] da vefât etdi.]
Hazret-i Âişe “radıyallahü anhâ”, Bedr gazâsında çukura konulan kâfirlerin işitmediğini söyledi. Bunun için, ba’zı kimseler, hiçbir mevtâ, hattâ mü’minler bile mezârda işitmez sandı. Ba’zı câhiller, şehîdlerin, hattâ Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” bile, işitmiyeceklerini söylediler. Meyyitin işitmesine inanmıyanlar aldandılar. Çünki Âişe “radıyallahü anhâ”, yalnız o çukurdaki kâfirlerin işitmediğini söyledi. Mezârdaki kâfirlerin işitmelerini, Fâtır sûresinin yirmiikinci âyetinin, (Sen ölüye duyuramazsın. Sen mezârlarda olanlara işitdiremezsin!)meâl-i şerîfindeki işitmek gibi olduğunu sandılar.