384

(Buhârî) kitâbında bildirilen bir hadîs-i şerîfde, (Rü’yâda gördüm ki, çok kimseler yanıma geldi. Üzerlerinde gömlek vardı. Kiminin gömleği göğsüne kadar, kiminin dahâ aşağı idi. Ömeri radıyallahü anhgördüm. Gömleği yerlere kadar uzundu) buyurdu. Ma’nâsını sordular. Gömlek, ilm demekdir buyurdu. Bu âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler gösteriyor ki, misli olmıyan ve madde olmıyan şeylerin misâlleri rü’yâda görülebilir ve keşf yolu ile görülebilir.

Yukarıdaki iki açıklama öğrenildikden sonra deriz ki, vilâyet denilen, bilinemiyen bir hâl vardır. Bu hâl keşf yolu ile, âlem-i misâlde, iki cismin birbirlerine yakın olmaları gibi görünmekdedir. Vilâyet hâli ilerledikce, keşfde, Allahü teâlâya doğru yürümek gibi, yâhud Onun sıfatlarının birinden ötekine gitmek gibi görünmekdedir. Evliyânın “rahmetullahi aleyhim ecma’în” bilinmiyen hâllerindeki değişmeler, Âlem-i misâlde böyle göründüğü için, bu hâllere (Kurb-i ilâhî) ve değişmelerine de (Seyr-i ilallah) ve (Seyr-i fillah) gibi ismler verilmişdir.

Tesavvuf yolunda (Fenâ) hâsıl olunca geriye dönülmez. Geri dönenler fenâdan önce dönmüşlerdir. Bu fakîr [ya’nî Senâüllah hazretleri] bunu, Bekara sûresinin yüzkırküçüncü âyet-i kerîmesinin, (Allahü teâlâ îmânınızı gidermez. O, kullarına çok acıyıcıdır) meâl-i şerîfinden anlamakdayım. Resûlullahsallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Allahü teâlâ, kullarının îmânlarını geri almaz. Fekat, âlimleri yok ederek ilmi giderir). Bu hadîs-i şerîf de gösteriyor ki, Allahü teâlâ, hakîkî îmânı ve bâtın ilmini geri almaz. [Bu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf, Eshâb-ı kirâmın hiçbirinin, sonradan mürted olmadığının şâhididir. Çünki, hepsinin îmânı, hakîkî idi. Şî’îler, bu inceliği bilselerdi. Eshâb-ı kirâmın “aleyhimürrıdvân” hiçbirine dil uzatamazlardı.]

Tâm takvâ, ancak Evliyâda hâsıl olur. Hased, kin beslemek, kibr, riyâ, şöhret ve benzeri nefsin kötülükleri büsbütün gitmedikçe, tâm takvâ hâsıl olamaz. Bunların büsbütün gitmeleri için de, (Fenâ-i nefs) ya’nî nefsin fânî olması lâzımdır. Allahı sevmek, başka şeyleri sevmekden dahâ çok olmadıkça, hattâ kalbde Allahdan başka şeylerin sevgisi yok olmadıkça, kâmil îmân ve tâm takvâ elde edilemez. Bu da, ancak (Fenâ-i kalb) ile hâsıl olur. Fenâ-i kalb için, hadîs-i şerîfde, (Kalbin sâlih olması) denildi. (Buhârî) ve (Müslim)kitâblarında bildirilen hadîs-i şerîfde, (Bir mü’min beni ana babasından ve çocuklarından ve herkesden dahâ çok sevmedikçe, onun îmânı, kâmil olmaz) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfin, (Fethulmecîd) vehhâbî kitâbında da yazılı olduğunu bildirmişdik.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.