—3—
DİYÂ-ÜL-KULÛB
(KALBLERİN ZİYÂSI)
Allahü teâlâ vardır, birdir. Allahü teâlânın sıfât-ı sübûtiyyesi sekizdir. Bunlardan birincisi,(Hayât) sıfatıdır.
Protestan râhibleri, İstanbulda islâmiyyetin aleyhine neşr etdikleri risâlelerden birinde:
(Hıristiyanlığın fazîlet ve üstünlüğü, günlük hayât ve dünyâ hâkimiyyetine yakışacak te’sîrleri ile insanlar arasında çok sür’atli bir şeklde yayılmasından anlaşılmakdadır. Allahü teâlâ hıristiyanlığı, diğer dinlerden üstün, hakîkî bir din olarak dünyâya göndermişdir. Yehûdîlerin mahv olması, üzerlerine büyük belâların gelmesi ve yehûdî milletinin dağılıp bozulmasının sebebi, hıristiyanlığı inkâr etdikleri için, Allah tarafından kendilerine verilen açık bir cezâdır.
İslâmiyyetin zuhûru ile hıristiyanlık nesh olup, hükmü kalkmışdır denilirse, acaba islâmiyyetdeki hayât kuvvetinin, yaşama şeklinin, insanların kalblerini kendi tarafına çekme kuvvetinin, hıristiyanlıkdaki bu kuvvetden dahâ üstün olduğu ortaya çıkmış mıdır? Yâhud, islâmiyyetin zuhûru ile hıristiyanlar üzerine, yehûdîlerde olduğu gibi, müdhiş belâlar gelmiş midir? Hıristiyanlık üçyüz sene kadar devlet gücü olmadan yayılmışdır. İslâmiyyet ise, hicretden sonra, din olma şeklinden çıkıp devlet gücüne sâhip oldu. Bunun için, islâmiyyet ile hıristiyanlığın insanların kalblerine olan rûhânî ve ma’nevî te’sîrlerinin hakîkî nisbetini tesbît etmek, güç bir işdir. Fekat, Îsâ aleyhisselâm üç sene insanları dîne da’vet etmişdir. Bu zemân içinde kendisine pek çok kimse tâbi’ oldu. Bunların içinden oniki havârîyi seçdi. Başka bir zemânda “İncîl müjdeleyicileri” ismi ile, yetmiş kişi dahâ seçdi. Bunları, insanlara doğru yolu göstermeleri için gönderdi. Dahâ sonra, yüzyirmi kişiyi de, bir yerde toplamışdır. Havârîlerin bildirdiklerine göre, Îsâ aleyhisselâmın öldürülmesine kadar kırk gün içinde kendisine inanan 500 hıristiyanı da dîne da’vet için gönderdiği Pavlosun mektûblarında açıkca yazılıdır)demekdedirler.
İstanbulda neşr etdikleri bu risâle şöyle devâm ediyor: