Müslimân askerlerin harblerde kullandıkları silâhlar, âlimlerin ve kâtiblerin üzerine yazı yazdıkları kâğıdlar, en büyük ve en küçüğünün giydiği elbiseler ve kullandıkları eşyânın çoğu hıristiyan memleketlerinde i’mâl edilmişdir. Hiç kimse oralardan getirtilmiş olduğunu inkâr edebilir mi? Müslimân askerlerin kullandıkları silâhlar dahî, Avrupadan getirtilir. Avrupa ise, hıristiyanlık sâyesinde nüfûs, terbiye, devlet ve servetce terakkî etmiş, ilerlemişdir. Mükemmel hastahâneler, muntazam mektebler ve fakîrhâneler inşâ etmişlerdir. Şimdi, diğer memleketlere de hastahâneler kurarak, mu’âllimler ve kitâblar göndererek hıristiyanlığı yaymağa çalışıyorlar. Müslimânlar ise putperestleri ve hıristiyanları, islâmiyyete da’vet için gayret ve hamiyyet etmiyor, milyonlarca Kur’ân-ı kerîm tercemeleri dağıtmıyor, âlimler ve da’vetciler göndermiyorlar. Eğer islâmiyyetin zuhûru ile hıristiyanlık nesh edilmiş, hükmü ortadan kalkmış olsaydı, hâl hiç böyle olurmuydu….)
CEVÂB: Hıristiyan misyonerlerinin dağıtdıkları bu risâlelerde, öne sürülen fikrler, hülâsa edildiğinde; hıristiyanlığın islâm dîninden dahâ fazîletli, doğru ve nesh edilmemiş [hükmünün kalkmamış] olması, şu birkaç delîle bağlanmışdır: Hıristiyanlığın sür’at ile yayılması, yehûdîler üzerine gelen büyük belâların hıristiyanlar üzerine gelmemiş olması, islâmiyyetin kılıç ile, ya’nî harb ile, hıristiyanlığın ise, nasîhat, güzellik ve insanlara merhamet ile yayılması, hıristiyanların nüfûsca müslimânlardan çok olması, hıristiyan devletlerin güçlü olması, hıristiyanların sanâyi’, zenginlik ve memleketlerinin i’mârında müslimânlardan ileri olması ve iyilik yapmağa çalışıp, buna çok ihtimâm göstermeleri ve Avrupada putperestlerin bulunmayıp, müslimân devletlerin her yerinde hıristiyan ve yehûdîlerin bulunmasıdır.
Birinci delîlleri olan “Hıristiyanlığın sür’at ile yayılması” sözlerine karşılık, hıristiyan târîhcilerinden, Kur’ân-ı kerîm mütercimi papaz Salenin beyânları kâfîdir. [George Sale, 1149 [m. 1736] da öldü. İngiliz müşteşrikidir. 1734 de Kur’ân-ı kerîmi İngilizceye terceme etdi. Eserinin önsözünde, islâmiyyet hakkında uzun ma’lûmât verdi. Avrupa dillerinde ilk Kur’ân-ı kerîm tercemesi budur.] 1266 [m. 1850] senesinde basılan bu (Kur’ân tercemesi)nde diyor ki: (Hicretden evvel, Medîne-i münevverede, kendisinden müslimân çıkmayan hiçbir hâne kalmamışdı. Ya’nî Medînede her eve islâmiyyet girmişdi. Eğer bir kimse “islâmiyyet diğer memleketlere ancak kılıç kuvveti ile yayıldı” diye bir iddiâda bulunursa; bu, kuru bir suçlama ve cehâletdir. Çünki, islâmiyyeti kabûl eden pek çok belde vardır ki, kılıcın ismini dahî işitmemişlerdir.