369

Nisâ sûresinin sekseninci âyetinde meâlen: (Resûle itâat eden, Allahü teâlâya itâat etmiş olur) buyurulmuşdur.

29 — Matta İncîlinin onikinci bâbının kırkaltıncı âyeti ve devâmında, (Îsâ halka henüz söylemekde iken, annesi ve kardeşleri onunla söyleşmek isteyerek dışarda durdular. Ve biri Îsâya dedi ki, işte, annen ve kardeşlerin seninle söyleşmek için dışarda duruyorlar. Îsâ cevâb verip, kendisine söyleyene dedi ki, benim anam kimdir? ve kardeşlerim kimlerdir? Ve elini şâkirdlerine doğru uzatıp: İşte benim anam ve kardeşlerim. Çünki, her kim semâvâtda olan pederimin irâdesine uygun iş yapar ise, birâderim ve kardeşim ve vâlidem odur dedi) demekdedir.

Hâlbuki Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde anneye ve babaya hurmeti emr etmekdedir. İsrâ sûresinin yirmiüç ve yirmidördüncü âyetlerinde meâlen: (Annene ve babana ihsânda bulun. Onlara üf deme [ağır söz söyleme ve yüzlerine bağırma ve] onlara nâzik, ince güzel söz söyle. Onlar için gâyet merhametli olarak tezellül ve tevâzu’ kanadını indir. [Ya’nî lutf ve yumuşaklık göster, kibrlenme] ve Yâ Rab bunlar beni çocuk iken nasıl terbiye etdiler ise, sen de onlara rahmet eyle diye düâ et!) buyurulmuşdur.

30 — Yuhannâ İncîlinin ikinci bâbının başında, Kana şehrindeki düğün ziyâfetinde, Îsâ aleyhisselâmın annesi de berâber bulunur. Yemek esnâsında, (Ve şerâb eksilince, Îsânın annesi Ona, şerâbları yok dedi. Îsâ ona: Kadın seninle benim aramda ne alâka var) diye şiddetli [kızgın] bir şeklde cevâb vermişdir. Bu kadın, o hazret-i Meryemdir ki, bir kaç yüz sene sonra (Îsâ aleyhisselâmın mı? yoksa [hâşâ] Allahın mı? annesidir) diye, Konsül denilen rûhban cem’iyyetlerinde mevzû’ edilip, nihâyet Allahın annesi olmasına karar verilmişdir. Bugün, hâlâ, katoliklerin akîdelerinde [inancında] ulûhiyyet derecesinde olarak, hazret-i Meryeme de ibâdet olunur.

Papazların i’tikâdları, bu derece birbirine zıd esâslar üzerine kurulmuşdur. Yukarıdaki yazıları görünce ve öğrenince, müslimânlar, Allahü teâlâya ne kadar şükr etseler ve kendilerine verilen islâm ni’metine ne kadar çok sevinseler, yine azdır.

31 — Matta İncîlinin onüçüncü bâbının, üçüncü âyeti ve devâmında Îsâ aleyhisselâm, çeşidli misâller getirerek, Allahü teâlânın emrlerini işiten kimseleri dört kısma ayırmış, her birini ekilen bir tohuma benzetmişdir. Bundan sonra diyor ki, (İşte ekinci tohum ekmeğe çıkdı ve ekerken tohumların ba’zıları yol kenârına düşdü ve kuşlar gelip onları yidiler ve ba’zıları toprağı çok olmıyan kayalıklar üzerine düşdü ve hemen sürdü. Çünki, toprağın derinliği yokdu.

Sesli Okuma
DEVAMBİTİR
(1/5) Okuma ayarları →

(2/5) Kitap ve sayfa numarası seçimi

(3/5) Bölümler arasında dinamik geçiş

(4/5) Önceki veya sonraki bölüm ve sayfalar
(5/5) Sesli okuma ve yazı takibi
15 saniye geri alabilme.