Nisâ sûresinin altmışıncı âyetinde meâlen: (Şeytân onları [taşkınlığa meyl etdirip] hidâyete uzak bir sapıklığa düşürmek ister) buyurulmuşdur. Yasîn sûresinin altmışıncı âyetinde meâlen: (Şeytâna itâat etmeyin, o size açık bir düşmandır diye size nasîhat vermedim mi? Ey Âdem oğulları!..) buyurulmuşdur. Mâide sûresinin doksanbirinci âyetinde meâlen:(Şeytân, şerâb ve kumâr ile aranıza düşmanlık ve kin bırakmak ister. Sizi, Allahü teâlâyı zikr etmekden ve nemâzdan alıkoymak ister. Siz bunlardan [ayblarını bildikden sonra]hâlâ sakınmaz mısınız?) buyurulmuşdur. Zuhrûf sûresinin otuzaltıncı âyetinde meâlen:(Nefsine uyarak, Allahü teâlânın dîninden yüz çevirenlere, dünyâda bir şeytân musallat ederiz) buyurulmuşdur. Kur’ân-ı kerîmde şeytândan bahs eden ve onun kötülüğünü anlatan seksenden ziyâde âyet-i kerîme vardır.]
Burada şeytân ile ilgili, birkaç hadîs-i şerîfi de zikr edelim:
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Melekden gelen ilhâm, islâmiyyete uygun olur. Şeytândan gelen vesvese, islâmiyyetden ayrılmağa sebeb olur) ve (Şeytân kalbe vesvese verir. Allahü teâlânın ismi söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devâm eder) ve (Allahü teâlânın rahmeti cemâ’at üzerinedir. Şeytân, müslimânların cemâ’atine katılmayıp muhâlefet eden kimse ile berâberdir) ve (Sürüden uzak kalan koyunu kapan kurt gibi, şeytân da insanın kurdudur. Parça parça olmakdan sakınınız. Cemâ’at hâlinde birleşiniz. Mescidlere koşunuz) buyurdu.
Allahü teâlâ, iblîse, Resûlullaha giderek, soracağı bütün süâllere [sorulara] doğru cevâb vermesini emr etdi. İblîs yaşlı bir ihtiyâr şeklinde, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” huzûruna geldi. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Sen kimsin?), (Ben iblîsim) dedi. Resûlullah, (Niçin geldin) buyurdu. İblîs, (Allahü teâlâ gönderdi ve soracaklarına doğru cevâb vermemi emr etdi), dedi. Resûlullah, (O hâlde, sevmediğin ve düşmân olduğun kimseleri söyle) buyurdu. İblîs, (Dünyâda en sevmediğim kimse sensin ve âdil sultânlar, tevâzu’ sâhibi zenginler, doğru sözlü tüccârlar, ihlâs sâhibi ve ilmi ile amel eden âlimler, dîn-i islâmı yaymağa çalışan mücâhidler, insanlara karşı merhametli olanlar, tevbe-i nasûh ile tevbe edenler, harâmdan kaçınanlar, dâimâ abdestli bulunanlar, dâimâ hayr ve hâsenâtda bulunan müslimânlar, güzel huylu olan ve insânlara fâideli olan müslimânlar, Kur’ân-ı kerîmi tecvîde uygun olarak okuyan hâfızlar ve herkes uyurken nemâz kılan kimselerdir) dedi. Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, (Dünyâda sevdiğin, dost olduğun kimseleri söyle) buyurdu.