Bunlar, kudsî Budayı tanımıyorlar, halkımızı yanlış bir yola sokacaklardır. Lütfen onları buradan kovun!) diye Fagfûra yalvardılar.] Fagfûr, (Evvelâ ne söylediklerini bir anlıyalım. Ondan sonra, bu husûsda karar veririz) dedi. Memleketin, sayılı devlet ve din adamlarından müteşekkil, bir meclis tertîb etdi. Cezvitleri bu meclise da’vet ederek: (Yaymak istediğiniz dînin esâsları nedir, anlatın) dedi. Bunun üzerine, cezvitler şöyle bir ifâdede bulundular: (Semâyı ve Arzı yaratan Allah birdir. Fekat, aynı zemânda üçdür. Allahın biricik oğlu ve Rûhul-kuds de birer Allahdır. İşbu Allah, Âdem ve Havvâyı yaratıp Cennete koydu. Onlara her dürlü ni’meti verdi. Yalnız bir ağaçdan yimemelerini emr etdi. Her nasılsa şeytân, Havvâyı aldatdı. Havvâ da Âdemi yanıltarak, Allahın emrine karşı geldiler ve o ağacın meyvesinden yidiler. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, onları Cennetden çıkardı ve dünyâya gönderdi. Burada, onların çocukları ve torunları zuhûr etdi. Fekat bütün bunlar, büyük babalarının işlediği günâh ile kirlenmişlerdir. Hepsi günâhkârdır. Bu hâl, tam 6000 sene devâm etdi. Nihâyet Cenâb-ı Hak, insanlara acıdı ve onların günâhını afv etdirmek için kendi öz oğlunu onlara göndermekden ve bu biricik oğlunu, günâh keffâreti için, kurban etmekden başka çâre bulamadı. İşte, bizim inandığımız Peygamber, Allahın oğlu olan Îsâdır. Arabistânın garbında Filistin denilen bir nâhiye [bölge] ve orada Kudüs denilen bir şehr vardır. Kudüsde, Celîle denilen bir yer, Celîlenin de, Nâsıra isminde bir köyü vardır. İşte bu köyde bundan bin sene önce Meryem isminde bir kız bulunuyordu. Bu kız, amcasının oğlu olan Yûsüf-i neccâr ile nişânlanmış ise de, henüz bâkire idi. Bir gün, tenhâ bir yerde bulunurken, Rûh-ül-kuds gelip, ona Allahın oğlunu ilkâ etdi [koydu]. Ya’nî, kız bâkire iken hâmile oldu. [Bundan sonra nişanlısı ile Kudüse giderlerken] Beyt-i lahmde, bir ahır içinde çocuğu oldu. Allahın oğlunu ahırdaki yemlik içine koydular. Şarkda bulunan râhibler, onun doğduğunu, gökde birdenbire yeniden peydâ olan bir yıldızdan öğrenerek hediyyelerle onu aramağa çıkdılar ve nihâyet bu ahırda buldular. Ona secde etdiler. Îsâ denilen Allahın oğlu, 33 yaşına kadar Allahın melekûtu üzerine va’z etdi. (Ben Allahın oğluyum. Bana inanın, sizi kurtarmağa geldim) dedi ve ölüleri diriltmek, a’mâları tekrâr basîr [gören] yapmak, topalları yürütmek, cüzzamlıları tedâvî etmek, denizde fırtınaları durdurmak, iki balıkla onbin kişiyi doyurmak, suyu şerâb yapmak, kışın meyve vermediği için, bir incir ağacını bir işâret ile kurutmak gibi, dahâ birçok mu’cizeler gösterdiyse de, çok az insan ona îmân etdi [inandı]. Nihâyet hâin yehûdîler, onu Romalılara şikâyet etdiler ve onun haça gerilmesine sebeb oldular.
- 167 -