Ondan kurtuluş yokdur) buyuruldu.
Kaderiyye, kazâ ve kaderi inkâr etdikleri için, cebriyye de, irâdeyi inkâr etdikleri için, doğru yoldan ayrıldılar. Bid’at sâhibi oldular. Doğru yol, ikisinin arasında olan (Ehl-i sünnet ve cemâat) fırkasının inandığı yoldur. Bu hak yolda olanlara (sünnî) denir. Ehl-i sünnet fırkasının reîsi olan imâm-ı Ebû Hanîfe, imâm-ı Ca’fer Sâdıkdan[1] sordu “radıyallahü anhümâ”: (Ey Resûlullahın torunu! Allahü teâlâ insanların hareketlerini, bunların irâdesine mi bırakmışdır. Yoksa, herşeyi cebr ile mi yapdırmakdadır?) dedi. Cevâbında buyurdu ki, (Allahü teâlâ, kendi hakkını kullarına bırakmaz ve onlara zor ile yapdırıp, azâb etmesi, Onun adâletine yakışmaz). Kâfirler diyor ki, (Allahü teâlâ, bizim kâfir, müşrik olmamızı istedi. Onun istediği oldu).(En’âm) sûresinin 148. inci âyetinde meâlen, (Müşrikler diyor ki, Allah bizim ve babalarımızın müşrik olmamızı istemeseydi…) buyurulmakda ve (Bunlardan evvel gelenler de, inanmadıkları için, kendilerine azâb yapdık) cevâbını vermekdedir. Müşrikler, bu sözleri, özr olarak söylemiyorlar. Böyle söylemeleri, azâbdan kurtulmaları için değildir. Bunlar, şirklerinin, küfrlerinin kötü olduklarını bilmiyorlar. Allahü teâlânın her dilediği iyidir, irâde etdiği şeylerin hepsinden râzıdır. Râzı olmasaydı irâde etmezdi. Bizim şirkimizden de râzı olması, bize azâb yapmaması lâzımdır, demekdedirler. Hâlbuki, Allahü teâlâ küfrden, şirkden râzı olmadığını Peygamberleri ile bildirdi. Küfrün kabîh olduğunu ve kâfirlerin mel’ûn olduklarını, bunlara sonsuz azâb yapacağını bildirdi. İrâde edilen şeyden râzı olmak lâzım gelmez. Allahü teâlâ küfrü ve isyânı irâde eder, yaratır. Fekat, bunlardan râzı değildir. Bunlardan râzı olmadığını, Kur’ân-ı kerîmde açıkca bildirmişdir. Belki de, müşriklerin böyle söylemeleri, Peygamberlerle alay etmek için idi.
Süâl: Allahü teâlâ, hayr ve şerri ezelde takdîr etmiş, bilmişdir. Bildiğine göre irâde etmekde ve yaratmakdadır. İnsanın irâdesi aradan kalkmakdadır. İnsanlar hayrı ve şerri yapmakda mecbûr olmuyor mu?
Cevâb: Allahü teâlâ, ezelde, insanın kendi irâdesi ile yapacağını bilmişdir. Allahü teâlânın böyle bilmesi, kulda irâde ve ihtiyâr olmadığını göstermez. Allahü teâlâ, insanın hâricinde olan birçok şeyleri de ezeldeki takdîrine uygun olarak yaratmakdadır.
—
[1] İmâm-ı Ca’fer Sâdık, Resûlullahın torunu olan imâm-ı Hüseynin torununun oğludur.