Şarta bağlı olmıyan nezri, ta’yîn etdiği zemândan önce yapmak câizdir. Fekat, şarta bağlı olan nezri, istenilen şart hâsıl olmadan önce yapmak sahîh olmaz. Sadaka vermek için birşey adayan kimse, aynı değerde başka şeyi veyâ kıymetini verebilir. Adı belli bir ayın orucunu adak eden, o ay hergün tutar. Bozduğu günleri, kazâ eder. Ayın adını söylemedi ise, muhtelif aylarda, bir ay [otuz gün] tutar. Hasta, Allah için bir ay oruc tutayım dese, iyi olmadan ölse, birşey lâzım gelmez. Bir gün bile iyi olup tutmaz ise, hepsi için iskât yapılmasını vasıyyet eder.
Fakîr olsun, zengin olsun, adak eden, adak edilerek kesilen hayvanın etinden yiyemez ve zekât vermek câiz olmıyanlara yidiremez. Anasına, babasına, evlâdlarına, zevcine veyâ zevcesine, fakîr olsalar da yidiremez. Yirse veyâ bunlara yidirirse, yinilen etin kıymetini, fakîrlere sadaka verir. Akrabâsından ve evinde bulunanlardan, zekâtını vermesi câiz olan büyük, küçük herkes yiyebilir. Bunlar içinde, zengin olanlar yiyemez. Yirlerse, adak sâhibi, bunların kıymetini fakîrlere verir.
İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh” koyunların zekâtı sonunda buyuruyor ki; zekâtda, uşrda, harâcda, fıtrada, nezrde ve köle âzâdından başka keffâretlerde, mislî olmıyan malın kendi bulunsa bile, kıymetini vermek de câizdir. [Zekât malının kıymeti olarak yine zekât malı verilir. Başka mal verilemez. Diğerlerinde herhangi bir mal verilebilir.] Dört za’îf koyun yerine, üç besili koyun vermek câizdir. Misli bulunan, ya’nî ağırlıkla veyâ hacmla ölçülen malların yerine, aynı cinsden kıymetleri verilemez. Meselâ, ayârı düşük beş altın yerine, ayârı yüksek olan dört altın vermek veyâ düşük beş kile buğday yerine, iyisinden dört kile vermek câiz değildir. İyilerinden de beş vermek câiz olur. Fekat, başka cinsden verince, bunlarda da kıymeti kadar vermek câiz olur. Çünki, karşılaşdırılmalarında fâiz bulunan mallar, başka cinsden olunca, iyilerinden az, düşüklerinden çok peşin vermek câiz olur. Kurbanda ve köle âzâd etmekde kıymeti verilemez. Çünki, bunlarda kan akıtmak ve kölelikden kurtarmak lâzımdır. Mal vermek lâzım değildir. Ancak bayram günleri çıkdıkdan sonra, kurbanın kıymeti fakîrlere verilebilir. İki orta koyun kurban etmeği adayan kimse, ikisinin değerinde olan bir büyük koç kurban edemez. İki kurban etmesi lâzımdır. [Koyun yerine aynı sayıda keçi ve deve yerine aynı sayıda sığır kurban edilir. Semizlikleri, kıymetleri aynı olması lâzım değildir.] Fekat iki orta koyun sadaka vermeği adayan, ikisinin değerinde olan bir iri koç sadaka verebilir. Bir teneke düşük hurma adayan, aynı değerde yarım teneke iyi hurma veremez. Çünki, aynı cinsden olunca, birbirleri ile değişdirilirken, hacmleri müsâvî olmazsa, fâiz olur. Aynı değerde yarım teneke iyi arpa verseydi, câiz olurdu.
Hayvan kesmeği, Allahü teâlâ için, şartsız olarak adamalıdır. Etleri fakîrlere dağıtıp, bunların sevâbını bir Velîye, büyük zâta hediyye etmek câiz olur. Sonra, bu nezrin ve sadakanın ve bu Velînin hurmetine murâdın hâsıl olması için düâ edilmelidir. Yâhud, filânca işim olursa, Allah için, meselâ Eyyûbde bir koyun kesip, etlerini hazret-i Hâlidin “radıyallahü anh” komşusu fakîrlere dağıtıp, sevâbını onun rûhuna hediyye edeceğim, diye adamalıdır. Böyle şartlı adak hayvanı, murâd hâsıl olmadan önce kesilemez. Hayvanı mezârın yanında kesmemelidir. Türbelere bez, iplik bağlamak, mezârlara mum yakmak da, dînimizde yokdur. Bunları, hıristiyanlar yapar. Mezâra mum yakılmaz. Türbeye hizmet eden, orada ibâdet eden fakîrlere mum götürülürse, sadaka sevâbı olur. Bu sevâb ölüye bağışlanır. Ölüye, mum lâzım değildir. Mü’minin kabri, Cennet bağçesidir. Nûr içindedir. Kâfirinki ise, Cehennem çukurudur. Azâb doludur. Mum onu azâbdan kurtarmaz.
(Dürr-ül-muhtâr)da, oruc bahsi sonunda buyuruyor ki: (Câhil halk, ölüler için, para, mum ve benzeri şeyler adıyor. Bu sûretle, Evliyâ-ı kirâma yaklaşmak, onlardan fâidelenmek istiyorlar. Bu adaklar harâmdır ve fâidesizdir. Bunları Allahü teâlâ için adamalı ve türbelerdeki fakîr müslimânlara vermelidir). İbni Âbidîn, bu satırları şerh ederken, buyuruyor ki: (Evliyâ-ı kirâmdan birinin mezârına gidip,