Allahsızsın gibi küfre sebeb olan bir şey demek veyâ bunları … olacaksın veyâ … ol diye söylemek, hepsi yemîn olur. Karşısındaki kimse o işi yapınca, yemîn bozulur. Bunları yemîn niyyeti ile söyledi ise, yemîn eden keffâret verir. Eğer, onun kâfir olmasını istiyerek söyledi ise, yemîn eden kâfir olur. Çünki, küfre râzı olan kâfir olur. Müslimâna kâfir diyen, kasd etmese de, kâfir olur. Kendisine kâfir diyene, (Efendim, buyur!) gibi cevâb veren kâfir olur. Cevâb vermemeli veyâ red etmelidir.
Bu odaya girersem, fâiz yimek halâl olsun demek veyâ herşeyi yimek bana harâm olsun demek, ikinci dürlü yemîn olur.
Çünki, fâiz, her dinde harâmdır. Halâl olsun demek küfrdür. Herşey harâm olsun demek, yimesi, içmesi her dinde halâl olan ekmek, su gibi şeyler harâm olsun demek olup küfrdür. Küfre sebeb olan şeyleri, yemîn niyyeti ile söylerse, kâfir olmaz, yemîn etmiş olur.
Eğer bunu yaparsan, Allahın gadabı veyâ la’neti sana olsun. Yâhud, zinâ etmiş ol, hırsız ol, şerâb içmiş ol, fâiz yimiş ol demek yemîn değildir. Çünki, bu sözlerle yemîn etmek, müslimânların âdeti değildir. Üzerime hak olsun demek yemîn olmaz. Allah hakkı için demek yemîn olur. Bihakkıllah demekdir. (Allaha and içiyorum) demek yemîn olur.) İbni Âbidîn buyuruyor ki, yanından geçerken, kalkmak istiyene, (Allah aşkına) veyâ (Allah için) kalkma dese, o da dinlemeyip kalksa, söyleyene birşey lâzım gelmez. Fekat, ötekinin Allahü teâlânın ismine saygı göstermesi, and verilen işi yapmaması lâzımdır. Görülüyor ki, bir işin yapılmasına veyâ yapılmamasına devâm edilmemesi için and veren, yemîn etmiş olmaz. Bir işe başlamak için and verirse, yemîn olur. Öteki yapmazsa, and verenin keffâret vermesi lâzım olur. Karımın boş olmasına yemîn ederim demek, yemîn olmaz. Kendi malını harâm ederek yemîn etse, harâm olmaz. Meselâ, şu elbisem harâm olsun ki… dese, sözünü bozarsa, elbisesi harâm olmaz. Fekat, o elbiseyi kullanınca keffâret vermesi lâzım olur. Her halâl, üzerime harâm olsun derse, yemîni bozunca, yinen ve içilen şeyleri harâm etmiş olduğu gibi, niyyet etmemiş ise dahî, evli ise karısı bâin talâk ile bir kerre boşanmış olur. Ayrıca, keffâret vermesi lâzım olmaz. Üç kerre boşanmağı niyyet etmiş ise, üç kerre boş olur. Bu işi yaparsam zevcem boş olsun, zevcem bana harâm olsun demek de böyledir. Herşey harâm olsun diyen kimse evli değilse, yemîn etmiş olur. Yemînini bozdukdan sonra, malından yir, içerse keffâret lâzım olur.
Bir kimse, nezr olunmak şartları bulunan birşeyi, yapmak istiyerek nezr ederse, nezr olur. Yapması vâcib olur. Meselâ, Allah için bir ay oruc tutmak nezrim olsun dese yâhud gâib olan şeyi bulursam, bir ay oruc nezrim olsun dese ve o şeyi bulsa, oruc tutması vâcib olur. Keffâret vermekle kurtulamaz.
Nezri, yapmak istemediği bir şarta bağlarsa, meselâ, falancanın çantasını çalarsam, bir ay oruc nezrim olsun derse, çalmadan oruc tutar veyâ yemîn keffâreti verir.
Yemîn ederken inşâallah derse, yemîn olmaz.
Mushaf hakkı için demek veyâ Mushafa elini koymak yâhud Mushafı gösterip bunun hakkı için demek, yemîn olur. Çünki, böyle yemîn âdet olmuşdur.
(Dürr-ül-muhtâr)da buyuruyor ki, yemîne bağlanan işi anlatan kelimenin, Şâfi’î mezhebinde lügat ma’nâsına bakılır. Mâlikîde, Kur’ân-ı kerîmde kullanılan ma’nâsına, hanbelîde ise, yemîn edenin niyyet etdiği ma’nâya bakılır. Hanefî mezhebinde, o zemânda, o memleketlerde, o kelimenin kullanılması âdet olan ma’nâsı kabûl edilir. Meselâ, hayvana binmiyeceğim diye yemîn edince, insanın sırtına binerse, yemîni bozulmaz. Çünki, lügatda, insan (Hayvan-ı nâtık) diye ta’rîf edilir ise de, insana hayvan demek âdet değildir. Direk üstüne oturmıyacağım diye yemîn eden kimse, dağ üzerine oturursa, yemîni bozulmaz. Kur’ân-ı kerîmde dağa, direk buyuruldu ise de, böyle demek âdet olmamışdır. Ev yıkmıyacağım diye yemîn eden kimse, örümcek yuvasını bozunca, yemîni bozulmaz. Kur’ân-ı kerîmde, örümcek yuvasına da ev buyuruldu ise de, buna yuva demek âdetdir.