Yemen cihetinde olana (Rükn-i yemânî), dördüncü köşeye de (Rükn-i hacer-il esved) denir. Her tavâfdan sonra zemzem içmek müstehâbdır. Yüzbinlerce hâcı, içdiği ve yıkandığı ve memleketlerine götürdüğü hâlde, kuyudaki zemzem tükenmiyor. Şimdi hergün, motorla ve bir geniş hortum ile, gece gündüz çekildiği hâlde, bitmek bilmiyor.
Kâ’benin şimâl dıvarı üzerinde (Altın oluk) vardır. Yerde bu oluk hizâsında kavs şeklindeki dıvarcık ile Kâ’be-i mu’azzama arasında kalan yere (Hatîm) denir. Tavâf ederken, bu Hatîm dıvarının dışından dolaşmak lâzımdır.
Yer yüzünde, bir dâne Kâ’be vardır. O da, Mekke-i mükerreme şehrindedir. Mü’minler, hac etmek için Mekke-i mükerreme şehrine gider ve orada, Allahü teâlânın emr etdiği şeyleri yaparak hâcı olurlar. Kâfirler, başka memleketlere giderek, başka yerleri dolaşır. Bunlara hâcı denmez. Müslimânların ibâdetleri başkadır. Kâfirlerin gâvurlukları başkadır.
Hilde oturup da Mekkeye ihrâmsız girenlerin hac veyâ ömre yapması vâcib olur.
Hac yapdıkdan sonra, Medîne-i münevvereye gidip, Resûlullahın mubârek kabrini ziyâret etmek lâzım olduğu, (Eshâb-ı Kirâm) kitâbının (Müslimânların iki gözbebeği) kısmının son sahîfesinde uzun yazılıdır. (Hucre-i se’âdet), mescid-i şerîfin kıble dıvarının şark köşesine yakın olup, mihrâbda kıbleye dönen kimsenin sol tarafında kalır. Minber ise, bu kimsenin sağ tarafındadır. Hucre-i se’âdet ile minber arasına (Ravda-i mutahhera) denir. Hucre-i se’âdet, iç içe iki dıvarla çevrilmişdir. İç dıvarın tavanının ortasında bir delik vardır. Dış dıvar, mescidin tavanına kadar yüksek olup, üzerindeki yeşil kubbe uzaklardan görünür. Dış dıvarların ve dışardaki yüksek parmaklığın etrâfı (Sitâre) denilen birer perde ile örtülüdür. Dıvarların içine kimse giremez. Çünki, kapıları yokdur. (Mir’ât-i Medîne)nin 384. cü sahîfesinde diyor ki, Mescid-i se’âdet yapılırken, eni 60 zrâ’ [25 metre], boyu 70 zrâ’ [29 metre] idi. Bedr gazâsından iki ay evvel, ya’nî ikinci senenin Receb ayında, Kıblenin Kâ’be cihetine tahvîli emr olununca, kapısı cenûb dıvarından şimâl dıvarına alınırken, mescidin tûlü ve arzı yüzer zrâ’ [42 metre] yapıldı. Bu kapıya (Bâbüt-tevessül) denir. Velîd bin Abdülmelikin ve üçüncü Abbâsî halîfesi Mehdînin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” 165 [m. 781] de yapdırdıkları ta’mîrde mescidin tûlü 126, arzı da 76 metre oldu. Vehhâbîler 1375 [m. 1955] senesinde genişletip, tûlü 128, arzı 91 metre oldu. Mescid-i Nebîdeki târihî ismleri değişdirip, Vehhâbîlerin ismlerini koydular.
Mescid-i Nebînin beş kapısı var idi. Bunlardan: İkisi garb dıvarında olup, kıbleye yakın olana, (Bâbüsselâm), şimâl köşesine yakın olana, (Bâbürrahme) denir. Şark dıvarının, kıble tarafında kapı yok idi. Şark dıvarında, Bâbürrahme karşısında (Bâbül Cibrîl) vardır. (Fâideli Bilgiler) kitâbının 86.cı sahîfesindeki resme bakınız!
(Dürr-ül-muhtâr)da diyor ki, (Farz olan hac önce yapılmalı, sonra Medîne ziyâret edilmelidir. Ziyâreti önce yapmak da câizdir. Nâfile hac yaparken, önce, yolun düşdüğü şehre gidilir. Medîneye girince, yalnız kabr-i Nebîyi “aleyhisselâm” ziyâreti niyyet etmelidir. Mescid-i Nebîde bir nemâz, başka yerlerdeki bin nemâzdan dahâ üstündür. Oruc, sadaka, zikr ve Kur’ân-ı kerîm okumak gibi ibâdetler de böyledir. Medîneye girerken ihrâma girilmez. Mekkede ihrâmlı iken olan yasaklar, Medînede yasak değildir. İbni Teymiyye, kabr-i Nebîyi ziyâret için Medîneye gidilmez dedi ise de, Ehl-i sünnet âlimleri buna cevâb vermişlerdir. İmâm-ı Ebû Hasen Alî Sübkî “rahmetullahi teâlâ aleyh” [(Erreddü li-İbni Teymiyye) ve (Şifâ-üs-sikâm fî ziyâret-i Seyyid-il enâm) kitâblarında] İbni Teymiyyenin sapık sözlerini kuvvetli delîllerle çürütmekdedir. Kadınların da, tenhâ zemânlarda, örtülü olarak ziyâret etmeleri câizdir). İmâm-ı Sübkînin ve başka âlimlerin, İbni Teymiyyeyi red eden yazıları, (İslâm Âlimleri) kitâbında arabî olarak neşr olunmuşdur.