● Tâbi’ olanlar ve hizmet edenler için, büyüklere gelen ni’metlerden pay vardır. 1/301.[Mektûbât Tercemesi: 480.]
● Tâbi’ her neye kavuşursa, uymuş olduğu kimseden kavuşur. 1/294 [Mektûbât Tercemesi: 468.]
● Teblîg-i zâhirî ve teblîg-i bâtınîyi birlikde yapan çok kıymetlidir. Böyle kimse az bulunur. 1/48. [Mektûbât Tercemesi: 84.]
● Tecellî, ikinci mertebede ve üçüncüde veyâhud dördüncüde, Allahü teâlânın dilediği mertebeye kadar şey’in zuhûrundan ibâretdir. 3/79
● Tecellîler ve zuhûrlar, zıllerden haber verir. Zıllere tutulmakdan kurtulan, tecellîlerden ârîdir [kurtulmuşdur]. 2/42. [Se’âdet-i Ebediyye: 933.]
● Tecellîler ve zuhûrlar, matlûba perdedirler. 3/79
● Tecelliyât-i selâse (tecellî-i esmâ ve sıfat ve zât) [Tesavvuf yolcularından onbinlerde birini], ma’rifete dayanan müşâhedelerden kurtarıp, ihlâs ni’metine ve rızâ makâmına ulaşdırırlar. 1/36 [Mektûbât Tercemesi: 63.]
● Tecellî-i sûrî kendini Hak bulmakdır. Ya’nî hakkı kendi ile görür. Lâkin bu şühûd mecâzîdir. 1/277 [Mektûbât Tercemesi: 407.]
● Tecellî-i ef’âl sâhibi, arada olan vâsıtaların (sebeblerin) var olmasının behâne olduğunu bilir. [Asl yapan Allahü teâlâdır.] 3/75
● Tecellî-i ef’âl, kulların işlerini, Allahü teâlânın fi’linin zılleri olduğunu görmekdir ki, bu ef’âlin kıyâmı [bu işlerin varlığının] o fi’l ile olduğunu bilmekdir. 3/75
● Tecellî-i ef’âl ve sıfat, zâtın tecellîsi olmadan düşünülemez. Zîrâ, ef’âl ve sıfat için, Zât-ı teâlâ ve tekaddesden ayrılmak yokdur. Bu tecellîler sıfatların ve fi’llerin zılleridir. 2/11