● Hataralardan kurtulmak ve vesveseleri kovmak, tarîka-i hâcegânda [hâcegân yolunda] çok kolay olur. 1/60 [Mektûbât Tercemesi: 97.]
● Hataraların def’inden murâd, matlûba teveccühe mâni’ olan hataralar [zararlı düşünceler]dır. Yoksa, her hatara değildir, diye hâce-i Ahrâr buyurmuşdur. 1/60[Mektûbât Tercemesi: 97.]
● Havf [korku] gençlikde, recâ [ümîd] ihtiyârlıkda çok olmak lâzımdır. 1/88 [Mektûbât Tercemesi: 137.]
● Havf [korku] zemânında Li-îlâfi [sûresini] okumalıdır. 2/69 [Se’âdet-i Ebediyye: 289.]
● Hıyârüküm fil-câhiliyyet-i hıyârüküm fil islâmı izâ fekahe. [Câhillikde en ileride olanınız, islâm âlimi olunca, en ileriniz olur.] Hadîs-i şerîf. 1/260 [Mektûbât Tercemesi: 326.]
● Hayâl-i beşer [beşer hayâli], âlem-i misâlin nümûnesidir. Zîrâ bütün eşyâ için hayâlde sûret vardır. 2/58 [Se’âdet-i Ebediyye: 79.]
– D –
● Dâire-i selâsenin (üçüncü dâirenin) üstü, dördüncü dâire olup, vilâyet-i kübrâdır. 1/260 [Mektûbât Tercemesi: 326.]
● Dank, bir dirhemin altıda biri [veyâ takrîben ikibuçuk kırat-ı şer’î, yarım gram] gümüş para. [İslâm Ahlâkı: 533.]
● Deccalın çıkması, kıyâmet alâmeti olup, hakdır. 2/67 [Se’âdet-i Ebediyye: 54.]
● Derd dahî maksada kavuşmanın başlangıcıdır. 1/61 [Mektûbât Tercemesi: 98.]
● Derd-i âhıret [âhıret derdi], nübüvvet kemâlâtında medh edilmiş olup, vilâyetde mevcûd değildir. Eshâb-ı kirâm âhıret derdine tutulmuşlar idi. Dâvüd-i Tâî, âhıret derdine (Kerâmetdir) dedi. 1/302 [Mektûbât Tercemesi: 482.]