● Zuhûr-ı şey, birşeyin aksi, bir diğer şeyde olmak ma’nâsınadır. Zeydin ayna içinde olması gibi. 3/121. [Se’âdet-i Ebediyye: 953.]
● Zuhûr-ı şey, o şeyin hakîkatinin karşısında olur, [görünür]. 1/234. [Mektûbât Tercemesi: 286.]
● Zuhûr-ı esmâ ve sıfat [Allahü teâlânın ismlerinin ve sıfatlarının zuhûru] sâlikin aynasında seyr-i enfüsîde zuhûr eder. O zuhûr, esmâ ve sıfatın zıllerinden bir zıllin zuhûrudur. 2/42. [Se’âdet-i Ebediyye: 933.]
Elhamdülillâhi alâ ni’metil islâm ve alâ tevfîk-il îmân ve alâ hidâyetil Rahmân!
– A, İ, U, O, Ö –
● Âişe-i Sıddîka âlime ve müctehîde idi. Eshâb-ı kirâm, müşkilâtda ona mürâce’at ederlerdi. 2/67. [Se’âdet-i Ebediyye: 54.]
● Âişe-i Sıddîka, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” vefât edinceye kadar, makbûleleri ve sevgilileri idi. Onun evinde ve kucağında vefât edip ve orada defn edildi. 2/36. [Eshâb-ı Kirâm: 222.]
● Âişe-i Sıddîka, ilm ve ictihâdda Fâtımadan ve Fâtıma zühd ve dünyâdan kesilmekde, ondan dahâ ileridedir. 2/67. [Se’âdet-i Ebediyye: 54.]
● Âişe-i Sıddîkanın fazîleti. 2/67. [Se’âdet-i Ebediyye: 54.]
● Âdetler, ahkâm-ı islâmiyye için delîl olamazlar. 1/54. [Mektûbât Tercemesi: 90.]
● Âdetlere ve rüsûma [üsûllere] uymakdan ele birşey geçmez. Kalbin selâmetini istemelidir. 1/133. [Mektûbât Tercemesi: 177.]