Rûhu da, Cenâb-ı Hakka müteveccih olan bir müntehîdir ki, ferd-i kemâlâtı kendisinde toplamışdır. 1/285. [Mektûbât Tercemesi: 415.]
● Kutb, Muhammediyy-ül-meşrebdir. Zâtın tecellîsi Muhammedîler içindir. 1/287.[Mektûbât Tercemesi: 426.]
● Kutb-ı ebdâl, İsrâfil aleyhisselâmın ayağı altındadır. Muhammed aleyhisselâmın ayağı altında değildir. 1/287. [Mektûbât Tercemesi: 426.]
● İnsanın latîfe-i kalbi, hakîkat-i câmi’adır. Âlem-i halk ile âlem-i emrin kemâlâtını câmi’dir. [İkisinin kemâlâtını kendisinde toplamışdır]. 2/21
● Kalb, vilâyet lisânında, insanlığın hakîkatlerini toplayıcıdır ki, âlem-i emrdendir. Nübüvvet lisânında kalbden murâd, et parçasından ibâretdir ki, cesedin sâlih olması onun ıslâhına bağlıdır. 2/21.
● Kâmil mü’minin kalbi mekânsızdır. Diğerlerinin kalbi mekânsızlık zirvesinden inip, maddeye [niçin, ne kadara] bağlanmışdır. Mümkinât dâiresine dâhil olmuşdur. 1/287.[Mektûbât Tercemesi: 426.]
● Kalb, rûh ile nefs arasında geçiddir. 1/287. [Mektûbât Tercemesi: 426.]
● Kalb, âlem-i halk ile, âlem-i emr arasında geçiddir. 3/45. [Se’âdet-i Ebediyye: 914.]
● Kalb, hâllerin başlangıcında ve ortasında hislere tâbi’dir. Bunlara sohbetden uzak kalmak câiz değildir. Fekat, sonda, kalbin hisse bağlılığı kalmayıp, hisden uzak olmak, kalbin yakınlığına te’sîr etmez. 1/117. [Mektûbât Tercemesi: 166.]
● Kalbe gelen zulmeti [lekeleri] temizlemek için, tevbe ve istigfâr ve pişmânlık ve ilticâ etmelidir [sığınmalıdır] . En kolay şeklde mümkin olur. 1/171. [Mektûbât Tercemesi: 212.]
● Kalbin itminânı zikr iledir. İsbât ve delîl ile değildir. 3/36. [Se’âdet-i Ebediyye: 481.]