● Vehm mertebesinde, meydâna gelme, Hak teâlânın yaratması ile olup, vehmin vücûda getirmesi değildir. 3/97.
● Vehm mertebesinin, ilm mertebesinden ziyâde, hâricî mertebeye benzeme ve münâsebeti vardır. 3/109.
● Zeydiyye mezhebi, Zeynel’âbidînin oğlu Zeydin yoludur ki, şî’î mezhebidir.
– H –
● Her anda âlem ademe gider. Ve onun bir misli vücûde gelir [âlem, her ân yok olur ve bir benzeri meydâna gelir], her an böyle olur şeklinde Füsûsda beyân olunan teceddüd-i misâle ba’zı sofiyye kâildir [ba’zı sofiyye böyle inanmakdadırlar]. Bizim indimizde, sâbit değildir. [Bir görünüşdür.] Hakîkat değildir. Bu mu’amele eğer var ise şühûdîdir. Nefs-ül-emrde vâkı’ değildir. Eğer bu mu’âmele nefs-ül emrde vâkı’ olsa, birisi ma’siyyet işleyip mu’azzeb olan [azâb içinde bulunan] diğeri olmak lâzım gelir ki, kadıyye-i [mu’âmele] adâletden ba’îd [uzak] değildir. 2/45. [Se’âdet-i Ebediyye: 966.]
● Her kim ki, makbûldür [sevilendir]. Derd-i belâ ile mâsivâyı sevmekden, onu men’ edip, sevgili tarafına çekerler. Her kim ki, istenilen [taleb edilen] değildir. Onu kendi hâli üzere terk ederler. [Ya’nî, derd ve belâ, sevilenlere verilir.] 2/99. [Se’âdet-i Ebediyye: 515.]
● Herkesin konuşmasında, ene [ben] lafzı [sözü] ile, maksûd [istenilen] nefsdir. 3/62.[Se’âdet-i Ebediyye: 754.]
● Her ne ki, âhıret için hâzırlanmışdır, güzeldir. Eğer, güzel görünmese bile. Her ne ki, dünyâ için hâzırlanmış ola, dünyâlıkdır, çirkindir. Eğer, güzel görünse bile, çirkindir. 1/234. [Mektûbât Tercemesi: 286.]
● Her ne ki, kalbin huzûruna yardım ede, mübârekdir. Ve her ne ki, yardımcı olmıya, uğursuz ve nâmübârekdir [mübârek değildir]. 1/176. [Mektûbât Tercemesi: 217.]