● Çalışıp da Allahü teâlâya tevekkül, çalışmadan Allahü teâlâya tevekkülden hayrlıdır. 5/110. [Cevâb Veremedi: 349, Fâideli Bilgiler: 169.]
● Sahîh keşfler kalbe gelir. 4/182. [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● Sahîh keşf, hayâl ahkâmından değildir. Belki ilhâmî ahkâmdandır ki, geldiği yer kalbdir. Ba’zı keşfler vardır ki, onların kaynağı hayâldir. Böyle olan keşf i’timâda lâyık değildir. Zîrâ kalbin tasdîki ona eklenmemişdir. 4/182. [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● Keşf, islâmiyyete uygun olursa, i’timâda şayândır. Böyle değil ise i’timâd edilmez. 6/99.
● Keşf ve kerâmetin görülmesi, derecenin yüksekliğine alâmet değildir. 4/182. [İslâm Ahlâkı: 559, Kıyâmet ve Âhıret: 376.]
● Keşfler ve kerâmetler, yoldaki sâlikleredir. Sona kavuşmuş olanlar, cehl ve hayranlıkdadırlar. 5/87.
● Keşfler ve rü’yâlar, i’tibâra ve i’timâda lâyık değildir. 6/229.
● Kâ’be-i mu’azzama vâsıtadır. Secde edilen hakîkatde Zât-i teâlâdır. 4/183.
● Kâ’be, Evliyâyı ziyârete gelir. Ve dıvarları yerinden ayrılması lâzım gelmez. 5/36.[Se’âdet-i Ebediyye: 512.]
● Kâfirlere düşmanlık yapmak ve dostluk yapmamak ve onlara sert davranmak ve cihâd, kat’î olarak âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf ile sâbit olmuşdur ki, aslâ şübhe mümkin değildir. Kâfirlerin aslı ne olursa olsun, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfe uymak bize farzdır. 4/29. [Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Kâfirler içinde olup, nefs ve malından korkunca, lisan ile muvalât [yakınlık] câiz ise de, terk etmek iyidir. 6/55. [Hak Sözün Vesîkaları: 348.]
● Kâfirlerin gâlib olması esnâsında takiyye [mudârâ, idâre etmek] halâldir. 6/55. [Hak Sözün Vesîkaları: 348.]
● Kâfirlerin âhiretde azâbları, uygun cezâdır.