Hak teâlânın vahdâniyyet ile anlaşılması için, şerîklerin nef’ edilmesi lâzımdır. Îmân, kelime-i tevhîd ile “Muhammedünresûlullah”ın birlikde tasdîkine bağlıdır. 6/16.[Cevâb Veremedi: 358, Kıyâmet ve Âhıret: 104.]
● Kelime-i tevhîdin azâbı kaldırması için, günâhları kötü görmesi lâzımdır; hadîsi. 4/29.[Se’âdet-i Ebediyye: 89.]
● Kelime-i tevhîd, Zâtı, hâdisden [sonradan olandan, yaratılandan] ayırmak olup, altı derece ve mertebesinin beyânı. 4/47.
● Kelime-i tevhîdi herbir tekrârda çok hasenât, amel defterine yazılır. 6/7.
● Kelime-i tevhîdin ma’nâsında, âlimlerin maksadları, sofiyyenin dahî maksadlarıdır. Onlar dahî, maksadı ve ma’bûdu yok bilirler. Lâkin, mahalleri ve makâmları değişikdir. 5/77.
● Kelime-i Lâ ilâhe illallah ile, maksadları ve murâdları yok ederler ki, sadra [göğüs sahâsına] Hak sübhânehûdan başka murâd ve istek kalmıya. 4/40.
● “İnsanlarla aklları mikdârı konuşunuz.” Hadîs-i şerîf. 5/59. [Kıyâmet ve Âhıret: 97, Hak Sözün Vesîkaları: 339.]
● Sûrî ve ma’nevî kemâlât [olgunluk], islâmiyyet dâiresinde yerleşdirilmişdir. Ve Hâtem-ül Enbiyâya tâbi’ olmağa bağlıdır. 4/130.
● Sûrî ve ma’nevî kemâlâtın hepsi, Peygamberimizden, fâidelenerek alınmışdır. Bizlere ahkâm ve beden ile alâkalı amellerin gelmesi, ulemâ-i kirâmın rivâyeti ile, esrâr ve bâtınî mu’âmelâtın gelmesi, Evliyâ-i kirâmın rivâyeti ile vâki’ olmuşdur. 5/59. [Hak Sözün Vesîkaları: 339.]
● Parça için bulunan olgunluk, kül için [temâmı için] dahî sâbitdir. Lâkin bil aks değildir. 4/24.
● Peygamberlerin kemâlâtına başlıyan ârif, islâmiyyetin sûretinden, islâmiyyetin hakîkatine yükselir. Bu makâmda yükselmek, amellerin hakîkatine bağlıdır.